Minimalist Yaşam



İstanbul'da dün akşam çektiğim,zamansız çiçek açmış ağaç 
Gece çekim 







Merhaba blog okurlarım bu gün hava yazdan kalma dediğimiz türden günlük güneşlik.Kışı yaşadığımız şu günlerde maalesef  kurak gidiyor.Bu gün yine hâlâ kar yok 😢  Daha etkili su ihtiyacı yağmurdan ziyade,kar yağışından karşılanır...


Kütahya'da çarşının ortasında,sesleri takip ederek buldum.Çam ağacının içinde cıvıldayan serçeler. O kadar çok ses çıkarıyorlardı ki ☺



Uzun bir süre önce,yazılarımı takip eden değerli bir arkadaşım bana minimalizm hakkında yazmamı önerdi.Kırar mıyım onu ☺❤ Bugün (30 Ocak) hadi yazayım diye oturdum bilgisayarımın başına...

Oturdum oturmasına da bir türlü yazımı tamamlayamadım.Taslak halinde beklerken dün (5 şubat) Diksiyon kursunda  değerli  hocam da minimalizmden bahsedince 'Ben bu konuyla ilgili yazmaya başlamıştım,taslak halinde bekliyor.Hiç bir şey tesadüf değil ' diyerek  hocama yazımdan bahsettim. Açıkçası yazıp yayınlamalıyım artık diye düşündüm.☺ Hocamın pozitif enerjisi sayesinde derslerimizin çok güzel geçtiğini söylemeden geçemeyeceğim ☺❤
 Hocam bir öğrencisinden bahsetti. Öğrencisi hocamıza bir sürü kıyafeti olduğundan ve yinede mutsuz olduğundan bahsetmiş.Hocamızda ona  minimalizden söz etmiş.Şimdi öğrencisinin minimalizm felsefesini uygulamaya başladığını,daha mutlu olduğunu söyledi.Kursta arkadaşımızın biri de; arkadaşının kullandığı giysilerinin çok pahalı ve kaliteli  olmasından dolayı kimseye veremediğinden ve buna çok şaşırdığından bahsetti....
Hocamın minimalizm felsefesini benimsediğini,hayatını ona göre şekillendirdiğinden bahsetmesi ve çocuğunu da bu şekilde yetiştireceğini söylemesi doğrusu takdire şayandı.Diğer takdire şayan kişiler kızım ve oğlum.Onların da  minimalizm felsefesini uyguladıklarını söyleyebilirim.Gerçekten uygulamak çok kolay değil.Genç okurlarıma inşallah örnek olur...

Minimalizm ne ki? diye sorduğunuzu duyar gibiyim 😊
Bilenler bilir minimalizm  fazlalıklardan arınmış,kendini daha rahat ve mutlu hissedeceği abartısız,düzenli yaşam felsefesi.Kısaca hayatımızın bütün her şeyiyle ( Kullandığımız eşyalar,düşüncelerimiz,konuşmalarımız,zamanımız) sadelik diye tanımlayabiliriz.
Minimalizm=Sadelik

Minimalizm sözlük anlamı :
1)Modern sanat ve müzikte,kökeni 1960'lara giden,sadelik ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akım
2)Görsel sanatlar ve müzik alanlarında 1960'ların sonlarında New York kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım
3)Az sözcük kullanarak çok şey anlatma çabası
 Kaynak:https://www.seslisozluk.net/

Bütün severek aldığınız ev eşyalarını yada  giysilerinizi,ayakkabılarınızı,takılarınızı bir düşünün.Hepsini kullanıyor muyuz? Yada hiç işe yaramadan bir köşede kullanılmayı mı bekliyorlar.Bunca eşyaya rağmen hala mutsuz musunuz? Eğer cevabınız evetse artık sizin de minimalist olma zamanınız gelmiş :)  Hayatınıza yeni bir başlangıç yapma zamanı artık....





Şu yaşadığımız çağda maalesef para,gösteriş,lüks almış başını gidiyor.İnsanların her şeyi var fakat mutsuzlar.Para araç olmaktan çıkmış amaç olmuş.Bireyler elde ettiklerinden daha fazlasını istemekteler.Bunun sonucunda tüketim toplumu olduk ne yazık ki 😞
Minimalist kişi bunların aksine daha azıyla yetinebilen sağlıklı mutlu kişidir.

Bir söyleşisine gittiğim,televizyonlarda sık sık gördüğümüz ünlü bir profesörün,üzerinde giydiklerinin sade ve abartısız olduğu dikkatimi çekmişti.Genelde aynı kıyafetleri kullanıyordu.Çok fazla para kazandığını düşündüğüm bu doktorun mutlu olmak için minimalizm felsefesini uyguladığını düşünüyorum...

Çok yakın bir tanıdığım neredeyse 40 çeşit ayakkabısının olduğunu söylüyor üstelik bunu övünürcesine anlatıyordu...
 Başka bir tanıdığım bir defasında beni alışverişe çağırmıştı.Alışverişe sabah çıktık akşam eve geldik.İnanın ben böyle alışveriş hayatımda yaşamadım.4 adet güneş gözlüğü hem siyah hem kahverengi kemik,8 çift ayakkabı beğendiği modelin  değişik renklerinden 2'şer çift,bir kaç kazak,pantolon aynı model farklı renklerinden..Benim onunla ilk ve son alışverişe çıkışım oldu.Artık yorgunluktan başım dönmeye başlamıştı.Bir daha çağırdığında mazeret ileri sürmek zorunda kalmıştım :)

Minimalist olmak istesek de bazen bunu başarmak kolay olmayabilir.İnanın bunu hayatınıza soktuğunuz da çok mutlu olduğunuzu göreceksiniz.Öncelikle gardırobunuzda son 1 senedir kullanmadığınız giysileri(Çok pahalı da alsanız)kenara ayırıp ihtiyacı olanlara verebilmelisiniz.Evinizde sonra kullanırım dediğiniz halde hiç kullanmadığınız mobilya halı,kilim,yastık yorgan ne varsa öğrenci evlerine verebilirsiniz.Verdiğiniz eşyaların başkasını mutlu edeceği düşüncesi,paylaşım yapmanın verdiği ferahlık hemde evinizdeki eşyaların azalmasının verdiği huzur her halde hiç bir şeyle değişilmez.Üstelik bu minimalizmin gerçekten ne kadar önemli olduğunu da bize gösterir.Ayrıca ihtiyaç sahibi kişilere çok eskilerimizi vermeye çalışırız nedense,oysa en iyilerimizi vermeye çalışsak daha iyi olmaz mı? Ben bunu zaman zaman yapıyorum ve çok mutlu oluyorum :) Hadi şimdi bunları hep beraber yapalım ne dersiniz ?



Ormanları yok ederek yüksek binalar dikmek yerine,böyle sade bir evde bile yaşabiliriz ☺ Neden olmasın...









Her şeye yetişmeye çalışmak,en mükemmelini yapma gayreti insanı hem yıpratır hem yorar.Kanser olan ünlü bir sanatçı yıllar önce neden kanser olduğunu düşündüğünde;her şeye kendi koşturduğunu,iş hayatında,evliliğinde her şeyin en mükemmelini yaptığını,bütün sorumlulukları üzerine aldığını ve kendine kaliteli  hiç zaman ayırmadığını,başkaları için yaşadığını söylemişti.Bu yüzden artık minimalist olarak yaşayacağını,yanlış yaşamanın onu hasta ettiğini anlatmıştı...

Markete gittiğimizde gereksiz alışveriş hepimizin yaptığı hatalardandır.Bir arkadaşım deterjan almaya gidiyorum,deterjan haricinde her şey alıp geliyorum demişti :) O yüzden kesinlikle alacaklarımızın listesini yapmalı,liste dışı hiç bir şey almamalıyız..
Evimizin dolaplarında fazladan aldığımız deterjanlar,kağıt havlular,çaylar,tuzlar vb. bir sürü şey yer kaplar.Ben de eskiden indirimde olanları alır dolaba koyardım.Şimdi ihtiyacım kadar alıyorum.Çocuklarım indirim diye aldıklarım konusunda beni çok uyarmıştır☺❤
Marketten pazardan aldığımız sebzeler meyveler dolapta çürüyorsa,kullanacağımız kadarını almalıyız.Örneğin bu hafta ıspanak ve brokoli alıp pişirebiliriz diğer hafta pırasa ve lahana alabiliriz.Hepsini bir haftada alıp,çürütmeye terk etmeyelim.Böylece daha taze yemiş oluruz...

Rahmetli anneannem bize derdi ki;Eskiden insanların 2 kıyafeti olurdu biri kirlendiğinde,diğerini giyerdik.Eskidiğinde ise yama yapıp kullanılırdı.Fazla eşya aldığımızda bunun hesabını öbür tarafta vereceğiz...Hep bir şey alırken anneannemin bu sözü aklıma gelir,içim cız eder.Kendimi fazla kaptırmamaya çalışırım....

Hep dikkatimi çekmiştir bazı evlerin balkonlarında kullanılmayan eşyaların yığıldığını görürsünüz.Hem çirkin görüntü oluşturur hem de orada o eşya boşu boşuna durur...Böyle balkonu olan okurlarım varsa,mutlu olmak için balkonlarını bir daha gözden geçirsinler derim ☺ Kimimizin eşyası da bodrumda bekler senelerce...


Sade döşenmiş bir ev ❤



Minimalist hayatta  beynimizdeki düşüncelere de sınırlama getirmek gerekir..Fazla gereksiz düşüncelerden zihnimizi arındırabilirsek daha mutlu,daha huzurlu oluruz..İnsan hep geçmişte yaşadığı kötü olayları anımsar.Bu şunu demişti,bu böyle davranmıştı gibi düşünceleri hiç unutmayız.Oysa ki her şey geçmişte kaldı.Mutlu olmak istiyorsak bu düşünceleri zihnimizden atmalıyız,en azından gayret etmeliyiz.Evet zor olduğunu biliyorum,ben de herkes gibi çok zorlanıyorum fakat fazla gereksiz düşünceler insanı yoruyor.Onun için fazlalıkları atalım mutlu olalım ☺

Kendinizi nasıl mutlu,huzurlu hissediyorsanız yaşam felsefenizi ona göre ayarlayın.Hiç bir şey için zorlamayın.Hayatı kimse için yaşamayın,kendiniz için yaşayın.Az insan,az eşya,az para ile yaşamayı öğrenin.Az fakat öz olanla yetinin.Zamanınızı iyi kullanın...

İsteklerimizi sınırlamalıyız,arzularımızı dizginlemeli,öfkemizi bastırmalı,bireyin sahip olmaya değecek şeylerden yalnızca sınırlı bir paya erişebileceği gerçeğini akıldan çıkarmamalıyız..Arthur Schopenhauer

Sizin de minimalist yaşamla ilgili önerileriniz varsa yorumlara yazabilirsiniz ☺

Hepinize minimalist  mutlu günler diliyorum ☺ Allah'a emanet olun...








Gezi-yorum




İstanbul Fenerbahçe'de görülen yeşil papağanlar.Bu kuşların Oradan geçmekte olan,kuş yüklü bir gemiden kaçtıkları ve Fenerbahçe sahilde çoğaldığı söylenir. Çok ilginçtir kargaların ötüşünü taklit ediyorlar. Fotoğrafı  ters açıdan çektiğim için renkleri fazla belli olmadı.Zaten hemen kaçıyorlar,pozu zor yakaladım😊

Yola çıkmadan İstanbul 
Sığırcık kuşları



Bilecik yolu 

Adapazarı daha karlı

Merhaba dostlar bu hafta hiç aklımda yokken  yol göründü.😊 Eşim ve oğlumla Eskişehir'e doğru yola çıktık. Orada kızıma uğrayıp Kütahya'ya geçeceğiz. Kızım İstanbul'u sevmiyor, Eskişehir'i daha çok sevdi.
İstanbul'un havası çok soğuk değil. Bu sene kış da pek fazla olmadı. Eskişehir çok güzel sevdiğim bir şehir fakat havası acayip soğuk. Doğduğum büyüdüğüm şehir Kütahya da çok soğuktur. Eskişehir'e uzaklığı 1 saat kadar mesafededir. Çocukluğumuzda kışlar daha soğuk olurdu. Soğuklarda okula gidip gelirken hiçte şikayet etmezdik. Aksine kar yağınca çok mutlu olurduk. Evimiz sobalı olmasına rağmen kışın ayazını hiç hissetmezdik. Bunun nedeni annemin çok fazla kömür tüketmesi olabilir. Annemin tükettiği kömürü duyanlar şöyle bir duraksıyor, gerçekten inanamıyorlar 😃 Ne yapsın anneciğim bizi üşütmek istemiyordu herhalde....

İnsan bulunduğu yere alışıyor sanırım. İstanbul'dan sonra  Eskişehir ve Kütahya çok soğuk geliyor bana. Burada yaşayamam  gibi geliyor.😊 Dedim ya insan bulunduğu yere alışıyor. Kim bilir havasına alışır yaşayabilirim de.
Soğuklarda fazla gezemiyor insan. Kapalı mekanlarda veya evde oturarak vakit geçirebiliyoruz anca.




Eskişehir haller gençlik merkezi 


Eskişehir bir öğrenci şehri cıvıl cıvıl gençlerin yoğunlukta olduğu çok canlı bir şehir.İstanbul gibi sabahlara kadar uyumayan hareketli bir şehir.
Bugün sabah programında spiker 2017 verilerine göre havası en temiz şehir Eskişehir,havası en kirli şehir İstanbul olduğunu söyledi. Ayrıca Eskişehir en yaşanabilir şehirler arasındaymış. Bir de soğuğu olmasa 😊







Şehrin ortasından geçen Eskişehir porsuk çayı



Her İnsan Kendi Kaderini Yaşar



Merhaba blog sever dostlarım Kader konusu İnsanoğlunu var oluşundan beri  etkilemiştir.Kader islam dininde hep tartışılan bir konu olmasına rağmen baktığınızda inançlı yada inançsız,hangi dinden olursa olsun bütün insanlığı ilgilendirir.Her İnsan öyle yada böyle  kaderini yaşar.İslam dininin inancına göre imanın 6.şartı 'Kadere inanmak,hayır ve şerrin Allah dan geldiğine inanmaktır.Kader sözlük anlamı olarak Alın yazısı,yazı,talih anlamına gelmektedir.Her şeyi yaratan Allah'dır.Allah dünyada olacakları önceden bilmektedir.
Allah yarattıkları içerisinde insanı en üstünü kılmış ve onlara verdiği aklı en iyi şekilde kullanmalarını istemiştir.İnsanlar tedbirini almadan,aklını kullanmadan hata üstüne hata yapıp,işte bu kader ne yapalım derse hem İslamiyete uymaz hem insanlığa.Onun için bizler tedbirimizi almalıyız ondan sonra takdiri Allah'a bırakmalıyız.

'Biz her insanın kaderini boynuna yükledik.Kıyamet günü kendisine,açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap olarak çıkaracağız'(İsra suresi 13.ayet)Ayetiyle insanları yaptıklarıyla sorumlu tutmuştur.





Geçen gün beni çok etkileyen bir şey oldu.Bir belgesel kanalında belgesel izliyordum.Bu aralar belgesele sardım.Tavsiye ederim 😊 Belgeselin adı uçak kazaları raporu.Önce izlemek yada izlememek arasında kararsız kaldım,çünkü çok etkileniyorum.Uçağa binmekten zaten çok korkarım.Neyse belgeselde Çin hava yollarına ait bir uçağın inişte dağa çarpmasını anlatıyordu.Yolcuların çoğu Koreli'ydi.Uçak Güney Kore'ye inişe geçtiğinde rüzgarın ters olması nedeniyle  kule görevlisi uçağın pistin diğer tarafından inmesi yönünde Pilotlara talimat verdi.Oraya kadar sorunsuz gelen uçak doğruca inişe geçseydi uçuşu tamamlamış olacaktı.Uçağın yolcuları arasında Kore'li turist rehberiyle beraber turistler vardı.40 kişiydiler.
Turistler otelden yola çıkıp hava alanına doğru hareket ettiklerinde rehber telefonunu ve defterini otelde unuttuğunu hatırlar.Geri dönerler fakat geç geldikleri için uçağın arka tarafına oturmak zorunda kalırlar.Yolcular buna çok kızar kendi aralarında rehbere sert sözler söylerler.Onun bu unutkanlığı kariyerini de etkileyecektir.Rehber buna çok üzülür...

Uçak inişe geçmek için pistin diğer tarafına doğru dolanır.Çok alçalır.Son anda dağı fark ettiğinde  çok geçtir.Uçak dağa çarpar parçalanır.Uçaktan 35 kişi kurtulur.Kurtulan kişiler Uçağın arkasında oturan rehber ve turistlerdir.Rehber ' benim bu hatamın bizi kazadan sağ olarak kurtaracağını hiç bilemezdim' diye anlatır.

Ben bunu izlediğimde tüylerim diken diken oldu inanın.Sizin hayırsız gördüğünüz şey aslında hayırlıdır,hayırlı sandıklarınız da aslında hakkınızda hayırlı değildir 'siz bilmezsiniz gibi sözler aklımdan şöyle bir geçti.
Bu olaydan sonra ertesi gün takvim yapraklarına bakarken bununla ilgili ayet karşıma çıktı.Bu bir tesadüf olamaz diye düşündüm.Hayatta hiç bir şey tesadüf değildir diye düşünüyorum..
Takvimde Allah'ın sözü vardı.Allah bizlere şöyle diyordu:Olur ki,bir şey sizin için hayırlı iken,siz onu hoş görmezsiniz.Yine olur ki bir şey sizin için kötü iken ,siz onu seversiniz.Allah bilir,siz bilmezsiniz. Bakara suresi ayet 216
Gerçekten de bazen hiç beğenmediğimiz bir şey için,ileride iyi ki bu şekilde olmuş demiyor muyuz?
Yada çok istediğimiz bir şey olduğunda keşke olmasaydı da önce sağlığım yerinde olsaydı gibi sözler söylemez miyiz? Bunları bütün İnsanlar yaşıyordur.Hepimiz insanız sonuçta.Nitekim hepimizi O yüce güç Allah yarattı.

Yaşadığım olaylarda anlayamadığım veya bilemediğim konularda Kuran'ın Türkçe'sini okur ne demek istediğini düşünür ve  bize verdiği mesajı algılamaya çalışırım hep.
Bu olaya benzer karşılaştığım olaylarda yaşadıklarımı Allahın bize mesajı olarak düşünür ona göre hareket ederim.Şimdiye kadar hiç zararı olmadı aksine bunun faydasını gördüm.






Kader Tanrının yaradıldığımız anda bizler için öngördüğü yaşamdır.Çocukluğumuzda bize  kaderin bizim alnımızda yazılı olduğu öğretildi.Hiç unutmam bir arkadaşım Alnını sıkı sıkı silerdi kaderim silinsin diye😊Çocukluk işte ne maksatla ne umarak yaptıysa artık.Şimdi anlamıştır artık kaderin silinmediğini 😊

Kaderimizi yaşarken Rabbimizden her şeyin hayırlısını dilemek çok önemli bir nokta bana göre.Bir şeyi dilerken illa, mutlaka böyle olsun diye kaderi zorlamamak,diretmemek gerekir.Bazen bir şeyleri oluruna bırakmak en iyisidir. Hani deriz ya zamana bıraktık.Allah en iyi şekilde bizim için en iyisini düşünmüştür.

Örneğin ben blog oluşturmayı düşündüğümde oğluma söyledim.Hemen oturup oluşturduk.Daha önce yapmak istedim bunu ama şimdi kısmet oldu.Kısmette ne varsa o oluyor.Başarı getireceğini hiç düşünmemiştim.Bazen denemek gerekiyor sanırım bunu  görmek için.Fakat bunu sürdürebilmek için de gayret ve inancınız olması gerekiyor.Çalışmadan,emek vermeden hiç bir şey olmuyor.Bu da bir gerçek.İşte bu da bir kader 😊

Şöyle düşünün Gökyüzünden aşağıya doğru baktığımızda bir tren yoluna devam etmekte.Aynı anda dönemeçten dönen bir araba trene doğru yaklaşmakta.Siz onları görüyorsunuz çarpışmaları an meselesi.ama onlar birbirinden habersiz ilerliyor.Araba tam hemzemin geçidine geldiğinde durmakla durmamak arasında kalır.Saniyeler içinde geçmeye karar verir.O an Tren çok yaklaştığı için kurtaramaz ve araca çarpar.Sürücü can ve mal kaybına sebep veren kararı kendisi vermiştir.O onun kaderinde önceden yazılmıştır.Yanlış karar vermesi onun hayatına mal olmuştur.Allah kaderi yaratmıştır fakat karar vermeyi insana bırakmıştır.Kişi hemzemin geçitten geçip geçmemeyi yada başka yoldan gitme kararını kendisi verir.
Kendi kararlarımız olmadan başkalarının kararları yüzünden de zarar gören çok insan vardır.
İnsan kaderini yaşarken hastalanır,sakat kalır,işten çıkarılır.Bazen insan bunların gerçekleşmesini önleyemez fakat tedbirini elden bırakmayıp,gayret göstermesi gerekir.
Yaşadığı bütün acılara sabredip,tevekkül eden kişilerin güzel şeylerle mükafatlandırıldığına  da şahit olmuşuzdur hep.Çok sabrettin hak ettin sen bunu dediğimiz sevdiklerimiz yok mu?Acıları kaderimiz de yaşamak zor olsa da Allah sabrını veriyor.Her acının,her zorluğun ilacı zaman.

Aman Kaderimizde ne varsa o olacak deyip bırakmamalıyız.Zaten böyle düşünmek dinimizde yok.'Başarı,zenginlik,mutluluk,huzur,'için çalışmalı gayret etmeliyiz...


Bütün insanlar için herşeyin hayırlısını diliyorum..Hayırlı yazılar,hayırlı kaderler olur inşallah...Sevgilerimle....






Kadın olmak








Yine fırtınalı ve yağmurlu serin bir kış ününden merhaba Dostlar. Dün hava Güneşli ve serindi, bugünse yağışlı. Beklenilen kar hala İstanbul'a yağmadı. Ocak ayınının ortalarına gelmemize rağmen havalar gayet iyi gidiyor. Havalar iyi gidiyor gitmesine de gündem hiç iyi değil maalesef 😦 Hoş havaların böyle gitmesi de iyi değilde neyse o ayrı bir konu....





Bugünlerde Televizyonu açtığımızda hiç güzel haberler duyamıyoruz ne yazık ki. Hemen hemen her gün bir kadın cinayeti yada kadın şiddeti duyar olduk. Daha dün iki haber sunuldu. İlk haberde karısını bıçaklayan kocadan bahsediyordu. Kadının durumu ağır diyordu. Diğer haberde ise bir babanın şiddet gören  kızını korumak için damadını öldürdüğünden bahsediyordu. Haberler ürkütücü ve üzücü olmakla beraber  nereye gidiyoruz diye de insan düşünmeden edemiyor. Bunu yapan erkekler neden bu kadar gaddar acımasızlar, nasıl bu hale gelebiliyorlar ?

Mutfakta yemek yaparken her zaman televizyonum açıktır. Geçen gün yine Televizyonum açık haberler vardı.Tabi bakamıyorum ama kulağım orada. Haberi duyunca birden Televizyona doğru kafamı çevirdim. Haberde İspanya'da bir erkeğin karısını sokakta döverken, bir grup gencin kocayı dövdüğünü ve polis gelince dayakçı kocayı ellerinden aldığını söylüyordu. Şöyle bir televizyona baktığımda kadıncağız yerde oturmuş, adam onu döverken yanına 5,6 kişi yaklaşıyor ve adamı dövmeye başlıyorlar. Daha sonra polis gelip adamı alıp götürüyor.Yüzümde muzip bir gülümseme belirdi. Çok hoşuma gitmişti.Kadının adına sevindim...

Toplum olarak önce ailede başlayıp, okul eğitiminde de erkeklerin yetiştirilmesi konusuna çok önem verilmeli.Yani bir yerlerde yanlışlık var ki hala kadın cinayetleri,kadına şiddet ve kadın tacizleri devam ediyor. Erkeklerin kadına bakış açısı değişmeli. Erkek Kadını kendi malı gibi görüp, ben ona her istediğimi yaparım hakkını kendinde görmemeli.
Erkekler sadece fiziksel şiddet değil  psikolojik şiddet,sözlü şiddet gibi şiddetlerde uygulayabiliyorlar maalesef..
Ülkemizde evliliklerde erkeğin eşine şiddet uygulamasının bir sebebi de erkek  annelerinin oğullarını paylaşamamaktan ötürü oğullarını gelinine karşı kışkırtması diyebiliriz. Aslında erkek annesi, bir yuvayı bozarken kendi oğlunu da üzdüğünü farkında bile değil. Bunda Cahillik ve Eğitimsizlik en büyük etken.

Yapılan araştırmalarda Çocukluğunda aile içi şiddete maruz kalmış erkeklerde eşlerine şiddet uygulama oranı fazla görülmektedir. Araştırmada babanın anneye uyguladığı şiddetle büyüyen çocukların, evliliklerinde eşine şiddet uygulama oranı da bu çocuklarda daha fazla olduğu belirtilmiş.
Ayrıca ruh sağlığı bozuk, kişilik bozukluğu olanlarda da şiddet uygulama eğiliminin çok fazla olduğu belirtilmiş...





8,9 Yaşlarında o zamanlardan hatırladığım, canım halamın hastanede oluşu ve bizim onu ziyaretine gidişlerimiz. Çocuğuz tabi o zamanlar fazlaca bir bilgim yoktu. Sadece çok üzüldüğümü  ve hastaneden dönüşümüzde gözlerim dolu dolu  yukarı başımı kaldırarak Allah'ım halam acı çekmesin lütfen diye yalvararak dua edişimi hatırlıyorum. Halam ne yazık ki 33 yaşında gözlerini hayata yumdu. Arkasında 2 küçük kız çocuğu bırakarak. Öldüğü günü de çok iyi hatırlıyorum, okuldan geldiğimde evimiz kalabalık herkes ağlıyordu. 'halan öldü' dediler 😢 Az sonra da halamın küçük kızı girdi içeri ne olup bittiğini o da anlamamıştı. Ona söyleyemediler. Bana yalvardı söylemem için bende söyleyemedim. O kadar ısrar ediyordu ki en sonunda kağıda yazmayı düşündüm. Bir kağıda 'Annen öldü 'yazarak ona gösterdiğimde Anneciğim diye bağırarak hıçkırıklarla ağlamaya başlayınca tabii bende çok kötü oldum. Ağlayarak sarıldık birbirimize. O yaşadığım sahne hiç silinmedi hafızamdan...
Sonra öğrendiğim şeyler Halamın yaşadıkları çok üzdü beni. Halam evlendiğinde kocası onu çok dövermiş. Her şeyi bahane edip şiddet uygularmış. Halam kalp romatizmasından hastaneye yatmış fakat iyileşememişti. Öldüğü gün boşandığını öğrenmiştik. Mekanın cennet olsun halam nurlar içinde yat, gençliğine doyamadın 😢
Dedem üzüntüsüyle kızının vefatından 6 ay sonra 60 yaşında vefat etti.Canım Dedem mekanın cennet olsun 😢
Bir erkek şiddeti bir aileyi işte böyle perişan etti...
Böyleleri bana göre evlenmemeli diye düşünüyorum. Bu tür insanların  başka insanların hayatını zehir etmeye hakkı yok ...

Seneler önce de bir komşumuzun kocası tarafından bıçaklanışı aklıma geldi. Zavallı kadını gece, çocuğu içeride uyurken 8 yerinden bıçaklamış. Kadıncağız üst komşuya kaçarak canını zor kurtarmıştı. Sabah hastanede ziyaretine gittiğimizde anne ve babası da uçakla apar topar hastaneye gelmişti. Ne kadar üzgünlerdi anlatamam. Emekli polis olan babası kızımızı alıp gideceğiz buradan diyordu...

Evliliğimin ilk yılıydı,eşimi geçirirken camdan baktığımda karşı apartmandan bir cenazenin çıktığını ve polislerin olduğunu gördüm. Daha sonra öğrendim ki Apartmanın 1.katında oturan Ayşe Öğretmen eşini öldürmüş. Alkolik olan eşi Ayşe Öğretmeni her gün dövüyor, hakaretler ediyormuş. Bir kaç defa boşanmak için 2 erkek çocuğuyla annesine gitmiş ama her defasında bir daha yapmamak için söz veren kocasına geri dönmüş. Cinayeti O günün gazeteler de yazmıştı. Daha sonra ağır tahrik unsuru olduğu için Ayşe öğretmen beraat etmişti...


Bir kadının gözleri
Bir erkeğin zulmünden dolayı yaş dökerse
Melekler attığı her adımda o erkeğe lanetler yağdırır !..
Hz Ali




Bütün dostlara selam olsun,
selam olsun sevilen en güzel kadınlara,
selam olsun,sevilen en güzel kadınları seven adamlara
selam olsun dışarıda ki kedilere,köpeklere
selam,kedileri,köpekleri üşütmeyen geceye,
gecenin soğuğuna selam olsun.
Selam olsun koruyana,kollayana
selam,kalbi merhametle yıkanmışlara...

Kadirhan Türkoğlu



Baktığımızda genelde bizim gibi Ataerkil yani erkek otoritesine dayanan  toplumlarda 'kadını aşağılayıcı bir şekilde' kadın eksik etek denilerek erkek hep üstün görülmüş, kadın güçsüz bir varlık olarak empoze edilmiş maalesef. Bu toplumlarda erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilir. Erkek hep güç gösterisiyle kadından üstünlüğünü göstermeye çabalamış ve aslada kadının üstünlüğüne izin vermek istememiş. Bunun sonucu olarak da toplumun  kadına bakış açısı hakkettiği gibi değildir. Kadın Toplumda anne olarak, eş olarak verilen değer açısından daha fazlasını hakkediyor...


Türkiye İstatistik verilerine göre; Yaklaşık 10 kadından dördü erkek şiddetine maruz kalıyor. İstatistik bölge birimleri sınıflandırmasına göre eşlere şiddet uyulama da Güney doğu Anadolu bölgesi en yüksek olan bölge. Eğitim düzeyi arttıkça şiddet oranı azalıyor.
kaynak:w.w.w.tuik.gov.tr bakabilirsiniz.

Dünya Sağlık örgütünün 2002 yılı raporlarında belirtilen tahminlere göre tüm dünyada 3 kadından 1 i yaşamlarının bir döneminde dövülmekte, cinsel ilişkiye zorlanmakta ve diğer yollarla taciz edilmektedir.


Efendiliğiyle bilinen sanatçı Mehmet Aslantuğ 'un çok beğendiğim sözüyle yazımı bitiriyorum.....Sevgiyle kalın 💕

Benim iki büyük nimetim var. Biri Anam, biri Yârim...
31 yaşında 5 çocukla dul kalmış annemin en büyük çocuğuydum. Anneme ve eşime baktığımda anneliğin ne kadar kutsal bir mücadele olduğunu görüyorum. Eşim 2 ay boyunca, oğlumuzu dünyaya getirmek için cesaret ve metanetle hastanede yattı. Zor günler yaşadık. Bunu görüp anneliğin gücünden etkilenmemek mümkün değil.
Genç anne adayları bu gücün farkında olmalı. Çünkü yuvayı yapan da erkeğe anlam katan da kadındır...
Mehmet Aslantuğ






Vitaminler ve Sağlığımız





Merhaba blog sever dostlarım dün alışveriş yapmak için evden çıktım.Hava kapalı ve yağmurluydu. otobüse bindim.Otobüs Göztepe caddesi üzerindeki Marmara üniversitesi durağında durdu.Karşımdaki koltuğa üniversiteli 2 genç kız oturdu.Birisi elindeki uzunca bir kağıttan arkadaşına yazılar okuyordu.Heyecanla birazda canı sıkılmış bir şekilde.Biraz kulak kabarttığımda kızcağızın elindeki kağıdın tahlil sonuçları olduğunu anladım.Kansızlık,b vitamini,d vitamini eksikliğinin olduğundan bahsediyordu.Bu aralar çevremden de çok sık duyduğum 'depolar boşalmış'dedi arkadaşına dönerek keyifsizce..
Öyle çok rastlıyorum ki yakın çevremde vitamin eksikliklerini.Bir arkadaşım bahsetmişti.Tansiyonunun hep yüksek çıktığını,düşüremediğini,ailesinde tansiyonla ilgili rahatsızlikların görülmediğini.Tahlil yaptırdığında d vitamininin eksik çıktığını söylemişti bana.Hatta çok iyi beslendiğini,eti iyi tüketmesine rağmen böyle bir şey yaşadığını bahsetti.D vitamini tedavisinden sonra tansiyonunun düzeldiğini söyledi,
Geçtiğimiz senelerde vitaminlerle ilgili eğitimler almıştım.Vitaminler hakkında her şeyi öğrenmeye çalıştım.Bunun sonucunda arkadaşlarımla sohbetlerimde vitamin konusu mutlaka geçerdi ☺
Bunun tersi durumlarda olabiliyor.B vitamini kullanan bir arkadaşım kendini kötü hissedip Doktora gittiğinde b vitamini düzeyinin fazla çıktığından söz etmişti.Bir arkadaşımda kalsiyum oranının fazla olduğundan bahsetmişti.Onun için rastgele vitamin takviye almak doğru değil...




Bazı Doktorlar vitamin takviye (hap olarak) alımını desteklerken bazıları çok karşılar.Bütün Doktorların ve tabii bizlerinde kabul ettiği,öncelikle gıdalardan vitamin ihtiyacımızı karşılamak.Fakat maalesef  hormonlar ve ilaçlar ürünlerin kalitesini düşürüyor. Bana göre bilinçli alındıktan sonra vitamin alımı insana zarar vermez.Bir de iyi bir marka,sentetik olmayan vitamini araştırmalıyız.Zarar fayda ikilemine baktığımızda vitamin eksikliğinden kaynaklanan hastalıklar insana daha yıkıcı sonuçlar verebilir.İnsan biraz da kendi doktoru olacak.Unutmayın kendinizi en iyi siz bilirsiniz.

Modern yaşamın zindeliğimize etkileri:
_Yoğun ve stres dolu günlük rutin
_Düzensiz yemek alışkanlığı
_Beslenmede daha fazla işlenmiş gıda
_Doğaya yabancılaşma

Genetiğimiz ve geçmişimiz göz önüne alındığında elde edebileceğimiz en iyi sağlık düzeyi optimum sağlıktır.Zihinsel,fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı olmak ve bunu gelecek nesillere taşıyıp,sağlığımızla ilgili doğru kararlar almalı ve bunlara yatırım yapmalıyız.Bunun için;
1)Sigarayı bırakın
1)Stresinizi azaltacak ve sizi mutlu edecek uğraşlar edinin
3)Yeterli miktarda dinlenin,uyuyun
4)Olumlu düşünmeyi kendinize öğretin
5)Doğru su için
6)Doğru beslenip,doğru destekler alın

Fazla demir almayalım,fazla lifli ekmek yemeyelim çünkü fazla yendiğinde demiri bağlar ve kansızlık başlar.
Kolesterol ve kalp damar rahatsızlığınız yoksa normal ürünler tüketin. Light olmasın.

Sağlıklı beslenmede aşağıdakileri azaltın:
_Çok işlenmiş gıdalardan sakının
_Aşırı yağları kullanmaktan uzak durun
_Hamur işleri,şekerli,unlu mamullerden uzak durun
Doğru beslenmediğimizde nelerle karşılaşırız
_Kalp damar ve dolaşım problemleri
_tip 2 diyabet
_kanser (vakıaların %30 u kötü beslenmeyle alakalı)
_Kas ve Kemik problemleri
_Fiziksel yaşlanmanın hızlı olması

Almanya'da bir şirket araştırması 8 sebze ve meyveyi vitamin açısından incelemişler.85 yıllarında vitamin kaybının %23, 96 yıllarında %81 kayıp olduğu açıklanmış.(Bilimsel bir veri)



B vitamini :Alyuvarlar ve sinir sistemini destekler.
_Antibiyotik kullananlar
_Şeker hastası olanlar(Damar çok ciddi yıpranıyor.B vitamini damarı koruyucu özellik taşıyor)
_Depresyon tedavisi görenler





Omega 3 :Kan sulandırıcı alıyorsa Omega 3 Doktor kontrolünde Doktoruna danışarak almalılar.Bilimsel sonuçlara göre Çocukların zihinsel gelişmesine katkıda bulunuyor.Omega 3 alan toplumlarda psikolojik sorunlar az görülüyor.Meme ve Prostat kanserini engelliyor.Tip 2 diyabetiklerde insülin duyarlılığını artırır.Kronik kalp hastalığı riskini azaltır.

C vitamini:Enfeksiyonlara karşı direnç gösterir,bağışıklık sistemini güçlendirir.Sağlıklı hücre ve bağ dokusunun gelişimini sağlar.Demir emilimini sağlar.vücuta alınan demir çabuk emilemiyor o yüzden c vitaminiyle beraber almalıyız.Ç vitamini demir emilimini hızlandırır.Yada bir bardak portakal suyuyla demir hapını alabiliriz.

Kalsiyum Magnezyum:Sağlıklı kemik ve kas gelişimini destekler.Magnezyum kalsiyumsuz olamaz ikisi birbirini tamamlar.Kuru fasulye pilavsız olamaz gibi düşünebiliriz.Kuru fasulye deki aminoasitler pilavda yok.Pilavda olan maddeler kuru fasulye de yok.Beslenme vitamin açısından bu iki yemek birbirini tamamlar.magnezyumla desteklendiğinde kalsiyum dağılımı düzenlemeye ve etkinliğini artırmaya yardımcı olur.
Magnezyum:Sinir sisteminin iskelet ve kalp kaslarının fonksiyonlarının çalışmasında önemli.Aşırı uykusuzluk,yorgunluk,ve iyileşme dönemlerinde kullanılması gerekiyor..Şeker metobolizmasında görev yapıyor.Şeker hastalığında da tavsiye ediliyor.Yeterli magnezyumda kalp daha sağlıklı çalışıyor.Yüksek tansiyonun düzene girmesine yardımcı oluyor.Kalp krizi geçiren hastalara doktorlar ilk müdahalede magnezyum verirler.
Örneğin bacaklarıniza kramp giriyorsa muhtemelen magnezyum eksikliginiz vardır ☺

İstediğimiz kadar yağ,karbonhidrat,protein tüketelim vitaminler olmadan enerji dönüşümü gerçekleşmez.

Bu yazdıklarım bilgilendirme amaçlı olup,herhangi bir rahatsızlığı olanlar doktoruna danışsın..

Sağlıklı Günler...


Komşularımız her şeyimiz

Merhaba dostlar öncelikle belirtmeliyim ben bu blog dünyasını çok sevdim.Yeni güzel şeyler öğreniyorum. Güzel yazılar okuyorum.Yazanların, emek verenlerin ellerine kollarına sağlık. Blog yazılarına yorum yapmak, blog yazılarıma yorum almak, iletişim içinde olmak çok güzel bir duygu. Bunu belirtmeden geçemedim 😊


Geçenlerde arkadaşımla telefonla konuşurken konu birden komşuluk konusuna geldi. Arkadaşım Edirne'de bayramda başından geçen bir olayı anlattı. Gözlerim doldu onu dinlerken...
Ramazan bayramında eşiyle birlikte, yeni taşındığı apartmanda karşı komşusu olan ve yalnız yaşayan yaşlı amcayla bayramlaşmak için  uğramışlar. Adamcağız onları içeri almış, şeker ikram etmiş. Çok sevinmiş, çok duygulanmış 'Senelerdir bayramlarda kimsenin kapısını çalmadığını ilk defa onların uğradığını' söylemiş.
Arkadaşım bu cümleden sonra, ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu amcaya çok acıdığını söyledi..

Bir arkadaşım yeni taşındığı apartmanında karşı komşusunu 1 sene sonra tanıdığını,yanında çalıştığı, çocuklarının bakıcısı kadının evin sahibi sandığını anlattı. Kapı açıldığında hep onunla denk geldiğini, onunla sohbet ettiğini anlattı. Daha sonra arkadaşım evin sahibi kadınla kapılarda tanışıyor. Ara sıra gördükçe onunla da muhabbet ettiğini anlattı.
Bir gün arkadaşıma akşam misafir gelecekmiş. Arkadaşlarına evi tarif ediyorlar onlarda yanlışlıkla karşı daireyi çalıyorlar ve Sevdanın evi burası mı diye soruyorlar. Onlarda ne diyor biliyor musunuz?Öyle birini tanımıyoruz. Neyse Sevdanın zilini çalıyorlar içeri giriyorlar. Arkadaşı karşı komşunuz sizi tanımadı, öyle birini tanımıyoruz dediler deyince Sevda tabi şok ne diyeceğini bilememiş. Ama ben kadınla kapıda da olsa muhabbet ediyorum ve onun ismini biliyorum diyebilmiş anca. Ona rağmen kötülememiş komşusunu. Babasının öldüğünde ağır depresyon geçirdiğini söylemiş arkadaşlarına. Sanıyorum atlatamamış o yüzden böyle garip bir kadın benim komşum demiş.
Yine de galiba komşuluk bitmiş dedi Sevda üzgün bir şekilde...

Bizim apartman da herkes birbirini gördüğünde selam verir. Bir arkadaşım Bakırköy'de oturuyor ona gittim geçenlerde. Apartmandan içeri girdim asansöre yöneldiğimde içinden yaşlıca bir bayan indi hafif gülümseyerek merhaba dedim kadın suratsız bir şekilde hiç cevap vermeden yanımdan uzaklaştı. Asansöre bindim aynaya bakarak kendime gülümsedim kadına yazık dedim içimden, zavallı kadın. İnsanlar öyle bir duruma gelmiş ki Allah'ın bir selamını alamaz duruma düşmüşler ne yazık ki, koca bir duvar örmüşler karşı tarafa. Güvensiz, hissiz robot gibi olmuş bazı insanlar.

Seneler önce bir gazetenin  röportaj yazısında 90 lı yaşlarına gelmiş bir profösör kadına sormuşlar bu kadar sağlıklı bu yaşınıza ulaşmanızın sırrı nedir diye. Hiç unutmuyorum. O da demiş ki; Ben her sabah işe giderken karşıma ilk kapıcımız çıkar ona gülümseyerek günaydın derim, bugün nasıl olduğunu sorarım. O da bana gülümseyerek günaydın der benim hatırımı sorar. İşe gidene kadar gördüğüm kişilere  gülümsemek, günaydın demek beni mutlu edip, o gün güne iyi başlamamı sağlar. Asla insanları kategorilere ayırmam o fakir o zengin demem, yok doktor  kapıcı diye ayırmam. Herkese aynı oranda insanlığı kadar değer veririm, İnsan diye bakarım...Ben bu yazıyı okuduğumda çok hoşuma gitmişti. Bende gülümsemeyi, insanlarla iletişimi severim, kimseyi ayırmadan önce insan diye bakarım. Allah kötülerle karşılaştırmasın. Bugüne kadar çok iyi, çok değerli insanlarla karşılaştım.


 Ben yine eski çocukluk günlerimi düşündüm bir an komşularımızla akraba gibiydik, kimin ne derdi ne ihtiyacı varsa maddi, manevi yardımına koşardık. Evlendiğimde de çok iyi komşularım oldu. Onlardan ayrılsam da hala bir şekilde irtibattayım. Görüşemediğim komşularımla ise kalplerimizin bir olduğunu biliyorum. Her zaman dostlarım ve ayrıca akrabalarım gibi onlar benim...
İlk evlenip gurbete gelin geldiğimde ilk tanıştığım komşum olan ve bana çok destek olan, hep zor günümde yanımda olan  komşumu da hiç unutmadım..

Komşuluk hakkı diye öğretmişlerdi Annelerimiz, Babalarımız bize. Bizde güzel bir yemek pişse kokmuştur diye hemen komşumuza bir tabak verirdik. Çocukluğumuzda Kandillerde pişi dediğimiz kızartılmış hamurlardan dağıtılırdı. Ne çok severdim onlardan yemeyi. Herkesin yaptığı ayrı bir lezzet olurdu. Aşure zamanı aşureler dağıtılırdı hepsi çeşit çeşit lezzet. Evlendiğimde aynı şekilde hep yaptım dağıttım. Komşularımızın da aşurelerini hep yedik ellerine sağlık :)
Geçtiğimiz Aşure ayında Eskişehir'e kızımın yanına gittiğimde Aşure yapıp dağıtayım istedim. Öğrenci apartmanı olduğu için onlara iyi geleceğini , mutlu olacaklarını düşündüm. Komşuluğu onlara yaşatmak istedim. Malzemelerini aldım yaptım dağıttım. Her çaldığım kapıdan teşekkür üstüne teşekkür nasıl mutlu oldular anlatamam. Hatta çaldığım kapıyı bir genç açtı. Nasıl ya dedi gülümseyerek; 5 senedir buradayım hiç böyle görmedim çok teşekkür ederim çok mutlu oldum dedi. Başka bir kapıdan bir kız öğrenci çok duygulandım dedi çok çok teşekkür etti. Kimi çocuklar şaşkın hiç konuşmadılar sadece teşekkür ederek uzattığım aşure kaplarını aldılar. Ama gözlerinden belliydi çok mutlu olmuşlardı.Tabi ki en büyük mutluluk benimkiydi. Onlara komşu Anne olarak Aşureyi tattırmıştım. Eminim bir çoğunda ileri ki yıllarında gülümseyerek mutlulukla hatırlayabilecekleri bir anı olacaktı.
Komşuluklar küçük şehirlerde daha güzel daha samimi yaşanıyor. Büyük şehirlerde maalesef insanlar birbirine daha mesafeli. Büyük şehirlerde komşuluk fazla olmasa da yaşayan yerler var yinede. Büyük plazalar komşuluğu öldürüyor. Kimse kimseyi tanımıyor, daha da kötüsü kimse kimseyi görmüyor bile.
Atasözlerimiz  bile komşuluğun ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatmaktadır. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır, ev alma komşu al' Hepimizin bildiği çok duyduğu Atasözlerimizdir.
'Komşuluk hakkı Tanrı hakkı gibidir.'demiş Atalarımız. Aslında o kadar önemli ki. Bir geçimsiz huysuz tanıdığım var üst komşusuyla devamlı kavga halinde. Geçenlerde duydum ki zavallı üst komşusu evi satıp gitmek zorunda kalmış artık uğraşamamış. Dedim ki ne kadar önemli Atalarımız boşa dememiş Ev alma komşu al diye öyle değil mi?
Araba park yeri yüzünden veya başka sebeplerden komşusunu öldürenler onların haklarını nasıl öderler bilmiyorum. Allah iyi insanlarla karşılaştırsın. Böyle komşu değeri bilmeyen insanlardan uzak tutsun.
Eskiden imece vardı.Yeni nesil bunu pek duymamış olabilir. İmece :Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle,bir kişinin yada bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sırayla bitirilmesi. Genellikle kırsalda olup komşular arasında yardımlaşmanın en güzel örneği. İnsanlar hiçbir ücret hiçbir menfaat beklemeden birbirlerine yardım ederler. Örneğin kadınlar birinde toplanıp birine salça veya tarhana yaparlar. Hala İmece usulü yardımlaşma devam ediyor mu bilmiyorum açıkçası.
Üst komşumu da bu arada yazmamak olmaz .😊 Her gün kapımı çalıp halimi hatırımı sorar bazen yürüyüşe bazen kahveye çağırır. Mutlaka uğramadan geçmez. Bu güne kadar olan komşularımla geçirdiğim güzel günleri hatırladığımda iyi ki hayatıma girmişler diyorum. Onlarla ilgili anılar çok fazla....
Yeni evlendiğim yıllarda benden bir yıl sonra evlenip gelen bir komşum vardı.Onunla yıllar sonra karşılaştık. Benim ona öğrettiğim keki sürekli yaptığını, çok pratik lezzetli bir kek olduğunu, herkese bu tarifi verdiğini söyledi.Tarifi verirken de 'saadet'in keki dediğini'söylediğinde çok şaşırdım çok da hoşuma gitti.Yani ben dedim yeni evliyken çok iddialı şeyler bilmiyordum ama önemli olan Arkadaşımın bunu hissetmesi.Ufak bir ayrıntı ama unutulmamış gönüllerde yer etmiş...

Sitemize yeni evli genç bir çift taşınmıştı. Benim o zaman çocuklarım ilk okula gidiyordu.Çok iyi,çok sevdiğimiz arkadaşlarımız oldu. Ben ona kıdemli evli biri olarak ☺misafir ağırlamasında ona yardımcı oluyordum. çözemediği sorunlarda bana danışıyordu. Çoğu zaman yemeğe onları da davet ediyordum.
Bir Bayram günü memleketimize gitmedik evimizde geçirmeye karar vermiştik. Bayramda komşularımızla birbirimize iade i ziyaret ederdik. Bayram dolu dolu geçerdi. Bu yeni evli arkadaşımız bize Bayramlaşmaya geldiler. Daha sonra bizde onlara iade ziyaretine gittiğimizde evi kalabalıktı. Eşim yanımda iken arkadaşım kapıyı açtı ve evde yer olmadığını söyledi. Daha sonra gelmemizi söylediğinde ben samimiyete dayanarak  olsun biz yabancı değiliz ayakta dururuz diye gülümsedim. Ama içeri almakta niyetli gözükmeyince eşimle beraber kırgın ve kızgın bir şekilde evimize gittik. Ben bu yaptığına çok sinirlenmiştim çok düşüncesiz olduğunu, nezaket kurallarından anlamayan, beceriksiz bir kadın olduğunu aklıma geleni saydım. Eşimde hala onu koruyarak daha genç olduğunu ilerde oda öğrenir dediğinde evlenmesini bilmiş de görgüyü mü bilmiyor diye çıkıştım. Benim hiç beklemediğim bir şeydi bu, ben onu bir kardeş gibi görmüş, yardımına çok koşmuştum. O zamanlar bunun değerini bile bilmedi. Neyse olay kapandı tabi araya soğukluk girdi. Seneler sonra duydum ki benden güzel övgülü sözlerle bahsetmiş, onun hakkını ödeyemem demiş. Ben kendi adıma iyi komşuluk yapabildiğim için, iyi şeyler,i yi düşünceler bırakabildiğim için çok mutluyum...

Komşuluk değerini bilen komşularınız olması dileğimle....❤






❤❤

Kurban Bayramı, Kurban ve Kur'an

Toplumumuzun yüzde doksan dokuzu Müslüman diye biliyoruz. Ancak ülkemizdeki Müslümanların, İslam'ın temel kavramları hakkında doğru ve d...