Kadın olmak








Yine fırtınalı ve yağmurlu serin bir kış ününden merhaba Dostlar. Dün hava Güneşli ve serindi, bugünse yağışlı. Beklenilen kar hala İstanbul'a yağmadı. Ocak ayınının ortalarına gelmemize rağmen havalar gayet iyi gidiyor. Havalar iyi gidiyor gitmesine de gündem hiç iyi değil maalesef 😦 Hoş havaların böyle gitmesi de iyi değilde neyse o ayrı bir konu....





Bugünlerde Televizyonu açtığımızda hiç güzel haberler duyamıyoruz ne yazık ki. Hemen hemen her gün bir kadın cinayeti yada kadın şiddeti duyar olduk. Daha dün iki haber sunuldu. İlk haberde karısını bıçaklayan kocadan bahsediyordu. Kadının durumu ağır diyordu. Diğer haberde ise bir babanın şiddet gören  kızını korumak için damadını öldürdüğünden bahsediyordu. Haberler ürkütücü ve üzücü olmakla beraber  nereye gidiyoruz diye de insan düşünmeden edemiyor. Bunu yapan erkekler neden bu kadar gaddar acımasızlar, nasıl bu hale gelebiliyorlar ?

Mutfakta yemek yaparken her zaman televizyonum açıktır. Geçen gün yine Televizyonum açık haberler vardı.Tabi bakamıyorum ama kulağım orada. Haberi duyunca birden Televizyona doğru kafamı çevirdim. Haberde İspanya'da bir erkeğin karısını sokakta döverken, bir grup gencin kocayı dövdüğünü ve polis gelince dayakçı kocayı ellerinden aldığını söylüyordu. Şöyle bir televizyona baktığımda kadıncağız yerde oturmuş, adam onu döverken yanına 5,6 kişi yaklaşıyor ve adamı dövmeye başlıyorlar. Daha sonra polis gelip adamı alıp götürüyor.Yüzümde muzip bir gülümseme belirdi. Çok hoşuma gitmişti.Kadının adına sevindim...

Toplum olarak önce ailede başlayıp, okul eğitiminde de erkeklerin yetiştirilmesi konusuna çok önem verilmeli.Yani bir yerlerde yanlışlık var ki hala kadın cinayetleri,kadına şiddet ve kadın tacizleri devam ediyor. Erkeklerin kadına bakış açısı değişmeli. Erkek Kadını kendi malı gibi görüp, ben ona her istediğimi yaparım hakkını kendinde görmemeli.
Erkekler sadece fiziksel şiddet değil  psikolojik şiddet,sözlü şiddet gibi şiddetlerde uygulayabiliyorlar maalesef..
Ülkemizde evliliklerde erkeğin eşine şiddet uygulamasının bir sebebi de erkek  annelerinin oğullarını paylaşamamaktan ötürü oğullarını gelinine karşı kışkırtması diyebiliriz. Aslında erkek annesi, bir yuvayı bozarken kendi oğlunu da üzdüğünü farkında bile değil. Bunda Cahillik ve Eğitimsizlik en büyük etken.

Yapılan araştırmalarda Çocukluğunda aile içi şiddete maruz kalmış erkeklerde eşlerine şiddet uygulama oranı fazla görülmektedir. Araştırmada babanın anneye uyguladığı şiddetle büyüyen çocukların, evliliklerinde eşine şiddet uygulama oranı da bu çocuklarda daha fazla olduğu belirtilmiş.
Ayrıca ruh sağlığı bozuk, kişilik bozukluğu olanlarda da şiddet uygulama eğiliminin çok fazla olduğu belirtilmiş...





8,9 Yaşlarında o zamanlardan hatırladığım, canım halamın hastanede oluşu ve bizim onu ziyaretine gidişlerimiz. Çocuğuz tabi o zamanlar fazlaca bir bilgim yoktu. Sadece çok üzüldüğümü  ve hastaneden dönüşümüzde gözlerim dolu dolu  yukarı başımı kaldırarak Allah'ım halam acı çekmesin lütfen diye yalvararak dua edişimi hatırlıyorum. Halam ne yazık ki 33 yaşında gözlerini hayata yumdu. Arkasında 2 küçük kız çocuğu bırakarak. Öldüğü günü de çok iyi hatırlıyorum, okuldan geldiğimde evimiz kalabalık herkes ağlıyordu. 'halan öldü' dediler 😢 Az sonra da halamın küçük kızı girdi içeri ne olup bittiğini o da anlamamıştı. Ona söyleyemediler. Bana yalvardı söylemem için bende söyleyemedim. O kadar ısrar ediyordu ki en sonunda kağıda yazmayı düşündüm. Bir kağıda 'Annen öldü 'yazarak ona gösterdiğimde Anneciğim diye bağırarak hıçkırıklarla ağlamaya başlayınca tabii bende çok kötü oldum. Ağlayarak sarıldık birbirimize. O yaşadığım sahne hiç silinmedi hafızamdan...
Sonra öğrendiğim şeyler Halamın yaşadıkları çok üzdü beni. Halam evlendiğinde kocası onu çok dövermiş. Her şeyi bahane edip şiddet uygularmış. Halam kalp romatizmasından hastaneye yatmış fakat iyileşememişti. Öldüğü gün boşandığını öğrenmiştik. Mekanın cennet olsun halam nurlar içinde yat, gençliğine doyamadın 😢
Dedem üzüntüsüyle kızının vefatından 6 ay sonra 60 yaşında vefat etti.Canım Dedem mekanın cennet olsun 😢
Bir erkek şiddeti bir aileyi işte böyle perişan etti...
Böyleleri bana göre evlenmemeli diye düşünüyorum. Bu tür insanların  başka insanların hayatını zehir etmeye hakkı yok ...

Seneler önce de bir komşumuzun kocası tarafından bıçaklanışı aklıma geldi. Zavallı kadını gece, çocuğu içeride uyurken 8 yerinden bıçaklamış. Kadıncağız üst komşuya kaçarak canını zor kurtarmıştı. Sabah hastanede ziyaretine gittiğimizde anne ve babası da uçakla apar topar hastaneye gelmişti. Ne kadar üzgünlerdi anlatamam. Emekli polis olan babası kızımızı alıp gideceğiz buradan diyordu...

Evliliğimin ilk yılıydı,eşimi geçirirken camdan baktığımda karşı apartmandan bir cenazenin çıktığını ve polislerin olduğunu gördüm. Daha sonra öğrendim ki Apartmanın 1.katında oturan Ayşe Öğretmen eşini öldürmüş. Alkolik olan eşi Ayşe Öğretmeni her gün dövüyor, hakaretler ediyormuş. Bir kaç defa boşanmak için 2 erkek çocuğuyla annesine gitmiş ama her defasında bir daha yapmamak için söz veren kocasına geri dönmüş. Cinayeti O günün gazeteler de yazmıştı. Daha sonra ağır tahrik unsuru olduğu için Ayşe öğretmen beraat etmişti...


Bir kadının gözleri
Bir erkeğin zulmünden dolayı yaş dökerse
Melekler attığı her adımda o erkeğe lanetler yağdırır !..
Hz Ali




Bütün dostlara selam olsun,
selam olsun sevilen en güzel kadınlara,
selam olsun,sevilen en güzel kadınları seven adamlara
selam olsun dışarıda ki kedilere,köpeklere
selam,kedileri,köpekleri üşütmeyen geceye,
gecenin soğuğuna selam olsun.
Selam olsun koruyana,kollayana
selam,kalbi merhametle yıkanmışlara...

Kadirhan Türkoğlu



Baktığımızda genelde bizim gibi Ataerkil yani erkek otoritesine dayanan  toplumlarda 'kadını aşağılayıcı bir şekilde' kadın eksik etek denilerek erkek hep üstün görülmüş, kadın güçsüz bir varlık olarak empoze edilmiş maalesef. Bu toplumlarda erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilir. Erkek hep güç gösterisiyle kadından üstünlüğünü göstermeye çabalamış ve aslada kadının üstünlüğüne izin vermek istememiş. Bunun sonucu olarak da toplumun  kadına bakış açısı hakkettiği gibi değildir. Kadın Toplumda anne olarak, eş olarak verilen değer açısından daha fazlasını hakkediyor...


Türkiye İstatistik verilerine göre; Yaklaşık 10 kadından dördü erkek şiddetine maruz kalıyor. İstatistik bölge birimleri sınıflandırmasına göre eşlere şiddet uyulama da Güney doğu Anadolu bölgesi en yüksek olan bölge. Eğitim düzeyi arttıkça şiddet oranı azalıyor.
kaynak:w.w.w.tuik.gov.tr bakabilirsiniz.

Dünya Sağlık örgütünün 2002 yılı raporlarında belirtilen tahminlere göre tüm dünyada 3 kadından 1 i yaşamlarının bir döneminde dövülmekte, cinsel ilişkiye zorlanmakta ve diğer yollarla taciz edilmektedir.


Efendiliğiyle bilinen sanatçı Mehmet Aslantuğ 'un çok beğendiğim sözüyle yazımı bitiriyorum.....Sevgiyle kalın 💕

Benim iki büyük nimetim var. Biri Anam, biri Yârim...
31 yaşında 5 çocukla dul kalmış annemin en büyük çocuğuydum. Anneme ve eşime baktığımda anneliğin ne kadar kutsal bir mücadele olduğunu görüyorum. Eşim 2 ay boyunca, oğlumuzu dünyaya getirmek için cesaret ve metanetle hastanede yattı. Zor günler yaşadık. Bunu görüp anneliğin gücünden etkilenmemek mümkün değil.
Genç anne adayları bu gücün farkında olmalı. Çünkü yuvayı yapan da erkeğe anlam katan da kadındır...
Mehmet Aslantuğ






Vitaminler ve Sağlığımız





Merhaba blog sever dostlarım dün alışveriş yapmak için evden çıktım.Hava kapalı ve yağmurluydu. otobüse bindim.Otobüs Göztepe caddesi üzerindeki Marmara üniversitesi durağında durdu.Karşımdaki koltuğa üniversiteli 2 genç kız oturdu.Birisi elindeki uzunca bir kağıttan arkadaşına yazılar okuyordu.Heyecanla birazda canı sıkılmış bir şekilde.Biraz kulak kabarttığımda kızcağızın elindeki kağıdın tahlil sonuçları olduğunu anladım.Kansızlık,b vitamini,d vitamini eksikliğinin olduğundan bahsediyordu.Bu aralar çevremden de çok sık duyduğum 'depolar boşalmış'dedi arkadaşına dönerek keyifsizce..
Öyle çok rastlıyorum ki yakın çevremde vitamin eksikliklerini.Bir arkadaşım bahsetmişti.Tansiyonunun hep yüksek çıktığını,düşüremediğini,ailesinde tansiyonla ilgili rahatsızlikların görülmediğini.Tahlil yaptırdığında d vitamininin eksik çıktığını söylemişti bana.Hatta çok iyi beslendiğini,eti iyi tüketmesine rağmen böyle bir şey yaşadığını bahsetti.D vitamini tedavisinden sonra tansiyonunun düzeldiğini söyledi,
Geçtiğimiz senelerde vitaminlerle ilgili eğitimler almıştım.Vitaminler hakkında her şeyi öğrenmeye çalıştım.Bunun sonucunda arkadaşlarımla sohbetlerimde vitamin konusu mutlaka geçerdi ☺
Bunun tersi durumlarda olabiliyor.B vitamini kullanan bir arkadaşım kendini kötü hissedip Doktora gittiğinde b vitamini düzeyinin fazla çıktığından söz etmişti.Bir arkadaşımda kalsiyum oranının fazla olduğundan bahsetmişti.Onun için rastgele vitamin takviye almak doğru değil...




Bazı Doktorlar vitamin takviye (hap olarak) alımını desteklerken bazıları çok karşılar.Bütün Doktorların ve tabii bizlerinde kabul ettiği,öncelikle gıdalardan vitamin ihtiyacımızı karşılamak.Fakat maalesef  hormonlar ve ilaçlar ürünlerin kalitesini düşürüyor. Bana göre bilinçli alındıktan sonra vitamin alımı insana zarar vermez.Bir de iyi bir marka,sentetik olmayan vitamini araştırmalıyız.Zarar fayda ikilemine baktığımızda vitamin eksikliğinden kaynaklanan hastalıklar insana daha yıkıcı sonuçlar verebilir.İnsan biraz da kendi doktoru olacak.Unutmayın kendinizi en iyi siz bilirsiniz.

Modern yaşamın zindeliğimize etkileri:
_Yoğun ve stres dolu günlük rutin
_Düzensiz yemek alışkanlığı
_Beslenmede daha fazla işlenmiş gıda
_Doğaya yabancılaşma

Genetiğimiz ve geçmişimiz göz önüne alındığında elde edebileceğimiz en iyi sağlık düzeyi optimum sağlıktır.Zihinsel,fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı olmak ve bunu gelecek nesillere taşıyıp,sağlığımızla ilgili doğru kararlar almalı ve bunlara yatırım yapmalıyız.Bunun için;
1)Sigarayı bırakın
1)Stresinizi azaltacak ve sizi mutlu edecek uğraşlar edinin
3)Yeterli miktarda dinlenin,uyuyun
4)Olumlu düşünmeyi kendinize öğretin
5)Doğru su için
6)Doğru beslenip,doğru destekler alın

Fazla demir almayalım,fazla lifli ekmek yemeyelim çünkü fazla yendiğinde demiri bağlar ve kansızlık başlar.
Kolesterol ve kalp damar rahatsızlığınız yoksa normal ürünler tüketin. Light olmasın.

Sağlıklı beslenmede aşağıdakileri azaltın:
_Çok işlenmiş gıdalardan sakının
_Aşırı yağları kullanmaktan uzak durun
_Hamur işleri,şekerli,unlu mamullerden uzak durun
Doğru beslenmediğimizde nelerle karşılaşırız
_Kalp damar ve dolaşım problemleri
_tip 2 diyabet
_kanser (vakıaların %30 u kötü beslenmeyle alakalı)
_Kas ve Kemik problemleri
_Fiziksel yaşlanmanın hızlı olması

Almanya'da bir şirket araştırması 8 sebze ve meyveyi vitamin açısından incelemişler.85 yıllarında vitamin kaybının %23, 96 yıllarında %81 kayıp olduğu açıklanmış.(Bilimsel bir veri)



B vitamini :Alyuvarlar ve sinir sistemini destekler.
_Antibiyotik kullananlar
_Şeker hastası olanlar(Damar çok ciddi yıpranıyor.B vitamini damarı koruyucu özellik taşıyor)
_Depresyon tedavisi görenler





Omega 3 :Kan sulandırıcı alıyorsa Omega 3 Doktor kontrolünde Doktoruna danışarak almalılar.Bilimsel sonuçlara göre Çocukların zihinsel gelişmesine katkıda bulunuyor.Omega 3 alan toplumlarda psikolojik sorunlar az görülüyor.Meme ve Prostat kanserini engelliyor.Tip 2 diyabetiklerde insülin duyarlılığını artırır.Kronik kalp hastalığı riskini azaltır.

C vitamini:Enfeksiyonlara karşı direnç gösterir,bağışıklık sistemini güçlendirir.Sağlıklı hücre ve bağ dokusunun gelişimini sağlar.Demir emilimini sağlar.vücuta alınan demir çabuk emilemiyor o yüzden c vitaminiyle beraber almalıyız.Ç vitamini demir emilimini hızlandırır.Yada bir bardak portakal suyuyla demir hapını alabiliriz.

Kalsiyum Magnezyum:Sağlıklı kemik ve kas gelişimini destekler.Magnezyum kalsiyumsuz olamaz ikisi birbirini tamamlar.Kuru fasulye pilavsız olamaz gibi düşünebiliriz.Kuru fasulye deki aminoasitler pilavda yok.Pilavda olan maddeler kuru fasulye de yok.Beslenme vitamin açısından bu iki yemek birbirini tamamlar.magnezyumla desteklendiğinde kalsiyum dağılımı düzenlemeye ve etkinliğini artırmaya yardımcı olur.
Magnezyum:Sinir sisteminin iskelet ve kalp kaslarının fonksiyonlarının çalışmasında önemli.Aşırı uykusuzluk,yorgunluk,ve iyileşme dönemlerinde kullanılması gerekiyor..Şeker metobolizmasında görev yapıyor.Şeker hastalığında da tavsiye ediliyor.Yeterli magnezyumda kalp daha sağlıklı çalışıyor.Yüksek tansiyonun düzene girmesine yardımcı oluyor.Kalp krizi geçiren hastalara doktorlar ilk müdahalede magnezyum verirler.
Örneğin bacaklarıniza kramp giriyorsa muhtemelen magnezyum eksikliginiz vardır ☺

İstediğimiz kadar yağ,karbonhidrat,protein tüketelim vitaminler olmadan enerji dönüşümü gerçekleşmez.

Bu yazdıklarım bilgilendirme amaçlı olup,herhangi bir rahatsızlığı olanlar doktoruna danışsın..

Sağlıklı Günler...


Komşularımız her şeyimiz

Merhaba dostlar öncelikle belirtmeliyim ben bu blog dünyasını çok sevdim.Yeni güzel şeyler öğreniyorum. Güzel yazılar okuyorum.Yazanların, emek verenlerin ellerine kollarına sağlık. Blog yazılarına yorum yapmak, blog yazılarıma yorum almak, iletişim içinde olmak çok güzel bir duygu. Bunu belirtmeden geçemedim 😊


Geçenlerde arkadaşımla telefonla konuşurken konu birden komşuluk konusuna geldi. Arkadaşım Edirne'de bayramda başından geçen bir olayı anlattı. Gözlerim doldu onu dinlerken...
Ramazan bayramında eşiyle birlikte, yeni taşındığı apartmanda karşı komşusu olan ve yalnız yaşayan yaşlı amcayla bayramlaşmak için  uğramışlar. Adamcağız onları içeri almış, şeker ikram etmiş. Çok sevinmiş, çok duygulanmış 'Senelerdir bayramlarda kimsenin kapısını çalmadığını ilk defa onların uğradığını' söylemiş.
Arkadaşım bu cümleden sonra, ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu amcaya çok acıdığını söyledi..

Bir arkadaşım yeni taşındığı apartmanında karşı komşusunu 1 sene sonra tanıdığını,yanında çalıştığı, çocuklarının bakıcısı kadının evin sahibi sandığını anlattı. Kapı açıldığında hep onunla denk geldiğini, onunla sohbet ettiğini anlattı. Daha sonra arkadaşım evin sahibi kadınla kapılarda tanışıyor. Ara sıra gördükçe onunla da muhabbet ettiğini anlattı.
Bir gün arkadaşıma akşam misafir gelecekmiş. Arkadaşlarına evi tarif ediyorlar onlarda yanlışlıkla karşı daireyi çalıyorlar ve Sevdanın evi burası mı diye soruyorlar. Onlarda ne diyor biliyor musunuz?Öyle birini tanımıyoruz. Neyse Sevdanın zilini çalıyorlar içeri giriyorlar. Arkadaşı karşı komşunuz sizi tanımadı, öyle birini tanımıyoruz dediler deyince Sevda tabi şok ne diyeceğini bilememiş. Ama ben kadınla kapıda da olsa muhabbet ediyorum ve onun ismini biliyorum diyebilmiş anca. Ona rağmen kötülememiş komşusunu. Babasının öldüğünde ağır depresyon geçirdiğini söylemiş arkadaşlarına. Sanıyorum atlatamamış o yüzden böyle garip bir kadın benim komşum demiş.
Yine de galiba komşuluk bitmiş dedi Sevda üzgün bir şekilde...

Bizim apartman da herkes birbirini gördüğünde selam verir. Bir arkadaşım Bakırköy'de oturuyor ona gittim geçenlerde. Apartmandan içeri girdim asansöre yöneldiğimde içinden yaşlıca bir bayan indi hafif gülümseyerek merhaba dedim kadın suratsız bir şekilde hiç cevap vermeden yanımdan uzaklaştı. Asansöre bindim aynaya bakarak kendime gülümsedim kadına yazık dedim içimden, zavallı kadın. İnsanlar öyle bir duruma gelmiş ki Allah'ın bir selamını alamaz duruma düşmüşler ne yazık ki, koca bir duvar örmüşler karşı tarafa. Güvensiz, hissiz robot gibi olmuş bazı insanlar.

Seneler önce bir gazetenin  röportaj yazısında 90 lı yaşlarına gelmiş bir profösör kadına sormuşlar bu kadar sağlıklı bu yaşınıza ulaşmanızın sırrı nedir diye. Hiç unutmuyorum. O da demiş ki; Ben her sabah işe giderken karşıma ilk kapıcımız çıkar ona gülümseyerek günaydın derim, bugün nasıl olduğunu sorarım. O da bana gülümseyerek günaydın der benim hatırımı sorar. İşe gidene kadar gördüğüm kişilere  gülümsemek, günaydın demek beni mutlu edip, o gün güne iyi başlamamı sağlar. Asla insanları kategorilere ayırmam o fakir o zengin demem, yok doktor  kapıcı diye ayırmam. Herkese aynı oranda insanlığı kadar değer veririm, İnsan diye bakarım...Ben bu yazıyı okuduğumda çok hoşuma gitmişti. Bende gülümsemeyi, insanlarla iletişimi severim, kimseyi ayırmadan önce insan diye bakarım. Allah kötülerle karşılaştırmasın. Bugüne kadar çok iyi, çok değerli insanlarla karşılaştım.


 Ben yine eski çocukluk günlerimi düşündüm bir an komşularımızla akraba gibiydik, kimin ne derdi ne ihtiyacı varsa maddi, manevi yardımına koşardık. Evlendiğimde de çok iyi komşularım oldu. Onlardan ayrılsam da hala bir şekilde irtibattayım. Görüşemediğim komşularımla ise kalplerimizin bir olduğunu biliyorum. Her zaman dostlarım ve ayrıca akrabalarım gibi onlar benim...
İlk evlenip gurbete gelin geldiğimde ilk tanıştığım komşum olan ve bana çok destek olan, hep zor günümde yanımda olan  komşumu da hiç unutmadım..

Komşuluk hakkı diye öğretmişlerdi Annelerimiz, Babalarımız bize. Bizde güzel bir yemek pişse kokmuştur diye hemen komşumuza bir tabak verirdik. Çocukluğumuzda Kandillerde pişi dediğimiz kızartılmış hamurlardan dağıtılırdı. Ne çok severdim onlardan yemeyi. Herkesin yaptığı ayrı bir lezzet olurdu. Aşure zamanı aşureler dağıtılırdı hepsi çeşit çeşit lezzet. Evlendiğimde aynı şekilde hep yaptım dağıttım. Komşularımızın da aşurelerini hep yedik ellerine sağlık :)
Geçtiğimiz Aşure ayında Eskişehir'e kızımın yanına gittiğimde Aşure yapıp dağıtayım istedim. Öğrenci apartmanı olduğu için onlara iyi geleceğini , mutlu olacaklarını düşündüm. Komşuluğu onlara yaşatmak istedim. Malzemelerini aldım yaptım dağıttım. Her çaldığım kapıdan teşekkür üstüne teşekkür nasıl mutlu oldular anlatamam. Hatta çaldığım kapıyı bir genç açtı. Nasıl ya dedi gülümseyerek; 5 senedir buradayım hiç böyle görmedim çok teşekkür ederim çok mutlu oldum dedi. Başka bir kapıdan bir kız öğrenci çok duygulandım dedi çok çok teşekkür etti. Kimi çocuklar şaşkın hiç konuşmadılar sadece teşekkür ederek uzattığım aşure kaplarını aldılar. Ama gözlerinden belliydi çok mutlu olmuşlardı.Tabi ki en büyük mutluluk benimkiydi. Onlara komşu Anne olarak Aşureyi tattırmıştım. Eminim bir çoğunda ileri ki yıllarında gülümseyerek mutlulukla hatırlayabilecekleri bir anı olacaktı.
Komşuluklar küçük şehirlerde daha güzel daha samimi yaşanıyor. Büyük şehirlerde maalesef insanlar birbirine daha mesafeli. Büyük şehirlerde komşuluk fazla olmasa da yaşayan yerler var yinede. Büyük plazalar komşuluğu öldürüyor. Kimse kimseyi tanımıyor, daha da kötüsü kimse kimseyi görmüyor bile.
Atasözlerimiz  bile komşuluğun ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatmaktadır. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır, ev alma komşu al' Hepimizin bildiği çok duyduğu Atasözlerimizdir.
'Komşuluk hakkı Tanrı hakkı gibidir.'demiş Atalarımız. Aslında o kadar önemli ki. Bir geçimsiz huysuz tanıdığım var üst komşusuyla devamlı kavga halinde. Geçenlerde duydum ki zavallı üst komşusu evi satıp gitmek zorunda kalmış artık uğraşamamış. Dedim ki ne kadar önemli Atalarımız boşa dememiş Ev alma komşu al diye öyle değil mi?
Araba park yeri yüzünden veya başka sebeplerden komşusunu öldürenler onların haklarını nasıl öderler bilmiyorum. Allah iyi insanlarla karşılaştırsın. Böyle komşu değeri bilmeyen insanlardan uzak tutsun.
Eskiden imece vardı.Yeni nesil bunu pek duymamış olabilir. İmece :Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle,bir kişinin yada bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sırayla bitirilmesi. Genellikle kırsalda olup komşular arasında yardımlaşmanın en güzel örneği. İnsanlar hiçbir ücret hiçbir menfaat beklemeden birbirlerine yardım ederler. Örneğin kadınlar birinde toplanıp birine salça veya tarhana yaparlar. Hala İmece usulü yardımlaşma devam ediyor mu bilmiyorum açıkçası.
Üst komşumu da bu arada yazmamak olmaz .😊 Her gün kapımı çalıp halimi hatırımı sorar bazen yürüyüşe bazen kahveye çağırır. Mutlaka uğramadan geçmez. Bu güne kadar olan komşularımla geçirdiğim güzel günleri hatırladığımda iyi ki hayatıma girmişler diyorum. Onlarla ilgili anılar çok fazla....
Yeni evlendiğim yıllarda benden bir yıl sonra evlenip gelen bir komşum vardı.Onunla yıllar sonra karşılaştık. Benim ona öğrettiğim keki sürekli yaptığını, çok pratik lezzetli bir kek olduğunu, herkese bu tarifi verdiğini söyledi.Tarifi verirken de 'saadet'in keki dediğini'söylediğinde çok şaşırdım çok da hoşuma gitti.Yani ben dedim yeni evliyken çok iddialı şeyler bilmiyordum ama önemli olan Arkadaşımın bunu hissetmesi.Ufak bir ayrıntı ama unutulmamış gönüllerde yer etmiş...

Sitemize yeni evli genç bir çift taşınmıştı. Benim o zaman çocuklarım ilk okula gidiyordu.Çok iyi,çok sevdiğimiz arkadaşlarımız oldu. Ben ona kıdemli evli biri olarak ☺misafir ağırlamasında ona yardımcı oluyordum. çözemediği sorunlarda bana danışıyordu. Çoğu zaman yemeğe onları da davet ediyordum.
Bir Bayram günü memleketimize gitmedik evimizde geçirmeye karar vermiştik. Bayramda komşularımızla birbirimize iade i ziyaret ederdik. Bayram dolu dolu geçerdi. Bu yeni evli arkadaşımız bize Bayramlaşmaya geldiler. Daha sonra bizde onlara iade ziyaretine gittiğimizde evi kalabalıktı. Eşim yanımda iken arkadaşım kapıyı açtı ve evde yer olmadığını söyledi. Daha sonra gelmemizi söylediğinde ben samimiyete dayanarak  olsun biz yabancı değiliz ayakta dururuz diye gülümsedim. Ama içeri almakta niyetli gözükmeyince eşimle beraber kırgın ve kızgın bir şekilde evimize gittik. Ben bu yaptığına çok sinirlenmiştim çok düşüncesiz olduğunu, nezaket kurallarından anlamayan, beceriksiz bir kadın olduğunu aklıma geleni saydım. Eşimde hala onu koruyarak daha genç olduğunu ilerde oda öğrenir dediğinde evlenmesini bilmiş de görgüyü mü bilmiyor diye çıkıştım. Benim hiç beklemediğim bir şeydi bu, ben onu bir kardeş gibi görmüş, yardımına çok koşmuştum. O zamanlar bunun değerini bile bilmedi. Neyse olay kapandı tabi araya soğukluk girdi. Seneler sonra duydum ki benden güzel övgülü sözlerle bahsetmiş, onun hakkını ödeyemem demiş. Ben kendi adıma iyi komşuluk yapabildiğim için, iyi şeyler,i yi düşünceler bırakabildiğim için çok mutluyum...

Komşuluk değerini bilen komşularınız olması dileğimle....❤






❤❤

Yeni bir yıla yeni umutlarla girerken




Merhaba blog sever dostlarım.Güneşli fakat serin bir Aralık ayının bu son haftasında daha Yeni yıla yaklaşırken hâlâ kar  yağmasını dört gözle beklemekteyim.İnşallah yılbaşı akşamı bize sürpriz yapar.😊Çocukluğumdan beri yeni yıla kar yağışıyla girmek beni hep mutlu etmiştir.Kar ile yeni yılı hep özleştirmişimdir.O Yıllarda camdan gökyüzüne bakarak karın yağıp yağmadığını kontrol ederdim.Eğer yağmıyorsa çok üzülürdüm.Allaha dua ederdim yağsın diye.Bu yaşıma gelmiş olsamda,hâlâ her Yeni yıla girişte camın önüne gidip gökyüzüne bakıyorum kar yağıyor mu diye😊Bilmiyorum sizlerde Yeni yılda hiç kar yağışını beklediniz mi?

Yeni bir yıla sayılı günler kala,sonuna geldiğimiz bu senenin hızla geçtiğini,bu yıldan hiçbir şey anlamadığımı itiraf etmeliyim.Bana göre Yeni bir yıl demek yeni bir yaş almak,yaşlanmak demek.
Çocukluğumuzda Yeni yıla girerken televizyonlarda Yeni yıl programları olur,çoğu Aile yeni yıla girdiğimiz geceyi Televizyon karşısında geçirirdi.O yıllarda Arkadaşlarla birbirimize yeni yıla girerken o gece ne yapmayı düşünüyorsunuz diye sorduğumuzda ptt yapacağız derdik:))Pijama,terlik,televizyon demekti bu.

Çocukluk ve Gençlik yıllarımda Yeni yıla girerken sevdiklerim için hep sağlık,mutluluk dilemişimdir.Ülkemiz için Dünya için barış,huzur istemişimdir.O zamanlardan beridir dileklerim değişmedi hep aynı.Hatırlıyorum o yıllarda  Ortadoğu karışık,ekonomi kötü,iklim değişikliği başlamış..Bunları okudukça,duydukça hep üzülürdüm.Aslında hiç bir şey değişmedi her şey aynı belki fazlalığı var eksiği yok ne yazık ki.😢
Dünyamız için en büyük hayalim; savaşlar olmasın,insanlar birbirini öldürmesin,İnsanlar eşit şartlarda yaşasın,Doğamız pırıl pırıl tertemiz yeşilliği ve havasıyla en güzel şekilde bize hizmete devam etsin,herkes birbirine sevgi,saygı duysun,kötülük yok olsun..
Bu hayalim bir Dua,bir dilek olsun.İnşallah bir gün gerçekleşsin.


Yeni yıl,yeni beklentiler aslında.Her birimiz yeni beklentiler içine giriyoruz.2018 yılına girerken ;umutlarımızın,hayallerimizin gerçekleşmesini diliyoruz.Yeniden her şey için yeni bir sayfa açıyoruz.2017 yılında da aynı umutları,aynı hayalleri diledik belkide.Kimimiz hayallerini  gerçekleştirdi,kimimiz fazla şanslı değildi ne yazık ki.Umutlarını başka bir zamana erteledi...

Sıkıntılı,mutsuz geçirilen bir yılın sonunda yeni bir yıl insana umut vericidir.Sıkıntılı günlerin geride kaldığı bir daha yaşanılmayacağı yönünde beklenti oluşur.
Yeni yılın gelişiyle yeni kararlar alınır.Yapmak isteyip te yapamadığımız şeyler için yeni yıl bizim için bir fırsattır.
Geçmişte yapılan hataları,kaçırılan fırsatları düşünüp nerde hata yaptığımızı değerlendirip,yeni yılda tekrar yapmamaya çalışmak,bunu hayatımıza uygulamak bizi motive eder.Yani kısacası demem o ki Yeni yıla yeni umutlarla büyük motivasyonla gireriz.
Geçmiş yılda gerçekleştiremediğimiz hedeflerimize yeni yılda ulaşmayı ümit ederiz.Örneğin sigarayı bırakamamış bir kişi yeni yılda bırakmayı hedefler yada zayıflamayı isteyen birisi yeni yılda bu isteğine kavuşmayı düşler.
Evlenmek,çocuk sahibi olmak isteyen birçok insan yeni bir yıla yeni bir umutla ulaşmayı bekler.
Bazılarımız zengin olmak,güzel bir işe girmek,ev araba almak ister..
Bazılarımızda hasta olarak geçirdikleri bir yılı iyileşmiş olarak karşılamak ister.
Bireysel isteklerimiz bir yana hepimiz kardeşçe barış içinde bir yıl olmasını dileriz.Çocukların,kadınların ölmediği herkesin mutlu olduğu bir dünya olmasını isteriz.

Dilerim herkesin istekleri gerçek olsun...

Yeni bir yıl dedik,umutla bekledik 
Her şey aynı kaldı değişmedi.Bilemezdik.
Düşlerimizi gerçekleştirmek istedik,
Aslında başka da bir şey istemedik...

Yeni bir yıl dedik,umutla bekledik
Yaşanmamış gibiydi akıp giden zaman.
hatıraları geride bırakarak,
Takvim sayfalarını eksilttik...

Yeni bir yıl dedik,umutla bekledik 
Sevgi,huzur,mutluluk istedik.
 Hayallerimize kavuşmak için, 
Bir ömür verdik..

Yeni bir yıl dedik,umutla bekledik 
Her sene yeniden bıkmadan bekledik.
Oysa zaman geçti,ömür bitti,
Farkına vardığımızda çok geçti.. 

Yeni bir yıl dedik,umutla bekledik
İçimizde bir kıpırtı,yüreğimizde sevgiyle.
Geçmişi bir çırpıda sildik,
Gelecek güzel günlerin hevesiyle..

Saadet Sezer 



MUTLU YILLAR...HAPPY NEW YEAR...







ŞANSLI

 Soğuk ve yağışsız bir Aralık akşamından huzurlu akşamlar blogsever dostlarım.Bu aralar havalar hastalık havası.Bir bakıyorsunuz yazı aratmayan bir sıcaklık,bir bakıyorsunuz biranda dereceler düşüyor.
Herzaman yazılarımı sabah yazıp akşam kontrollerini yapıp yayınlıyordum.Bugün diğer günlerden farklı akşam yazıp yayınlamayı düşündüm.Bir yazma isteği geldiki sormayın 😊
Birkaç yıl öncesi aylardan temmuz , cumartesi  sabahında ailemle birlikte balkonumuzda kahvaltı yapıyorduk. Birden kızım heyecanla başını yana çevirerek,Anne baksana kedicik ne kadar da ufak diye bize el işaretiyle o tarafı gösteriyordu.Gerçekten miniminnacık bir kedi bahçede kendi kendine oynuyordu.Çok sevimliydi.Onu izleyerek kavaltimıza devam ettik.O kadar küçüktü ki acaba Annesi nerelerde diyede merak ettik açıkçası.Neden tek başınaydı?Kahvaltımızın o günkü sohbet konusu oldu.😊
Neyse yaramaz kedicigin neşeli oyunlarını izledikten sonra Kahvaltımızı bitirip,kızım ve oğlum arkadaşlarıyla buluşmak üzere dışarı çıktılar.Eşimle bizde dolaşmaya çıktık...
Ertesi gün önceki günün aksine çok kötü bir hava vardı.Yağmur seller akarcasına yağıyor,şimşekler çakıyordu.Hava birden soğumuştu.Sabah uyandığım da bir patırtı kütürdü neler oluyor diye koridora ilerlediğimde biran  kızımın pijamalarıyla dışarı fırladıgını gördüm.Babamızda kardeşi de ne olup bittiğini anlamaya çalışarak uykulu gözlerle sokak kapısına bakıyorlardı. Neler oluyor demeye kalmadan kızım kucağında sırılsıklam ıslanmış,ağlar gibi sürekli miyavlayan kedicikle kapının önüne dikilerek,Anne lütfen alalım içeri onu diye yalvaran gözlerle bana bakıyordu.
Kedileri uzaktan seven fakat evde beslenilmesine karşı olan ben kızımın yalvarışlarına kayıtsız kalamamıştım.
Kediciği içeri aldık.Babasıyla kediyi  doğru banyoya götürüp yıkadılar.Zavallıcık hiç sesini çıkartmadan kendini bırakmış bir halde öylece durdu.Aslında bilirsiniz kediler suyu hiç sevmezler.Artık ne olacaksa olsun der gibiydi.Yıkadıktan sonra bir güzel havluyla ve kurutma makinesi ile kuruttuk.O avazı çıktığı kadar bağıran kedi susmuş kendini bize bırakmıştı.Besbelli karnıda açtı.Pamuğu süte batırıp verdik.Nasılda acıkmış Annesinin memesini emer gibi kuvvetli kuvvetli emiyordu.Ertesi gün Annesine fakat bulamadık.O gün veterinere götürerek muayene ettirerek ilk aşılarına başladık.Doktor kuvvetlenmesi için vitamin verdi..Birde aşı karnesi verdiler.Veteriner bize erkek kedi olduğunu söyledi.Kızım adınıda koydu Şanslı😊
Şanslı artık kedimiz olmuştu. Mamasını aldık,bizim yediğimiz yiyeceklerden de veriyorduk.Çok seviyordu,mest oluyordu.Mutfağa girmesi yasaktı..Birgün sabah mutfağa doğru yöneldim arkamdan geldi minik.Girmemesi için mutfağın kapısını kapattım.Fakat kapının altının yerden yüksekte olmasını hiç hesaba katmamıştım.Kapıyı kapatır kapatmaz zorlayarak alttan geçmeyi başarıp mutfağa girdi.Çok şirin ve çok komikti gülmeme sebeb oldu.😃Büyüdüğünde birkaç defa denedi,giremeyince artık denemekten vazgeçmişti.
Şanslı diye bağırdığımda hemen koşarak yanıma geliyor,yanımdan hiç ayrılmıyordu.Adete bir çocuğumuz gibi  davranıyorduk.Hatta çocuklar inanamıyorlardı Anne sen  nasıl böyle oldun diye.Bakımı bana kalmıştı,ben daha fazla vakit geçiriyordum onunla.Artık şanslı benim çocuğum gibiydi adeta😊💕
Şanslı da mutluydu,huzurluydu,keyifliydi.Neşe kaynağımız olmuştu.Bakımlı gürbüz bir kedi olmuştu.Aylar geçti şanslı ergenliğe girmiş,farklılaşmaya başlamıştı.Hırçınlaşmış daha hareketli olmuştu. Birkaç defa balkondan atlayarak kaçtı.Her atlayışında aşağıdan alıp getiriyorduk.Bir defasında saat gece birlerde eşimle dışarıda şanslı aradık fakat bulamadık.Bir gün sonra gelmişti.Perişan durumdaydı bir gün nerdeyse hiç kalkmadan uyudu yorulmuş gibiydi.Neyse her eve gelişinde banyo yaptırıyor,temizliyor tekrar kaçmasın diye dikkat ediyorduk.

Ramazan Bayramında yola çıktık,onuda arabanın içinde serbest bıraktık.Önce çok korktu koltukların altına girip epey bir çıkmadı.Daha sonra kucağıma aldım biraz alıştıktan sonra arabanın arka camına oturup,etrafı seyrederek yolculuk etti.
Memlekete gittiğimizde değişik şehir,değişik insanlar gördü.İlk önce ürkek davranıyor daha sonra alışiyordu.Küçükken de çok ürkek,çok korkak bir hayvancıktı zaten.Sürekli balkona kaçıyordu.Atlayacak kaçacak diye ödümüz  kopuyordu.
Arefe günü kızım halasının evlerine götürmüştü Şanslıyı.Kuzeninin de köri isminde dişi bir kedisi vardı.Şanslı onun peşinden koşuyor rahatsız ediyor diye Şanslıyı odaya kapatmışlar.Bende akşam eve uğradım alıp  götürecektim Şanslıyı.Yukarı çıktım Şanslı nerde dedim.Odanın kapısını açtıklarında şanslının öyle bir gelişi vardı ki sinirli ve gergin olduğunu anladım.Kafese koyup götüreyim diye düşündüm ama girmemekte diretiyordu.Son bir hamle içeri tam soktum derken dişlerini geçirip fırlayıp kaçtı.derin tırmalamıştıda. Müthiş acı hissettim, sanki bütün sinirlerime kadar dişlerini geçirmişti.Kolumu hissedemiyordum.Bir yandan da kolum kanıyordu.Şanslıya hiç kızmadım.O sadece doğası gereği böyle davranıyordu.Hastanede acilde iğne yapıldı ve on gün kediyi takibe almamız istendi.Hemşire, kedimizin aşılıda olsa dışarıda başka kedilerle temastan ve onların su içtiği kaplardan su İçmesi sonucunda kuduz mikrobu kapabilir diye bizi uyardı.
Hastaneden eve gelip Şanslıyı kafese 6 kişi 2 saatte anca koyabildik.Eve geldiğimizde Şanslıyı kafesten çıkarttık.Fakat ben artık birkere tedirgin olmuştum.10 gün Şanslıyı izledik tabiki çok şükür birşey olmadı.Fakat endişe ve canımın yanmasıyla bayramı bitirip evimize döndük.
Eskisi gibi Şanslıyı sevemiyordum.Korkuyordum açıkçası.Sürekli dışarı kaçmak istiyordu.Çok gergin çok mutsuz 😔 gözüküyordu.Birkaç gün sonra onu doğal hayatına bırakmaya karar verdim.Kafesine koyup karşımızdaki bahçenin oraya bırakıp eve geldim.Sürekli zaten evden kaçıyordu eve geldiğinde başka hayvanlardan mikrop kapar endişemde vardı.
Bıraktıktan sonra epey bir göremedim onu.Fakat geçen gün bahçenin kapısında çimlerin üzerinde oynuyordu.Çok sevindim onu görünce,özlemişim merakta etmiştim.Şanslı seni çok seviyorum.Şansın açık olsun,mutlu ol...🙏💕
Kediler akıllı çok şirin hayvanlar.Kedileri çok seviyorum fakat artık elliyemiyorum maalesef.Artık her gördüğüm kedide Şanslıyı görüyorum o sevgiyi hissediyorum.Şanslı sayesinde kedi 😻 sevgisi,hayvan sevgisi çok fazla oluştu bende.Hayvanlara bir başka bakıyorum şimdi.Onlarında duyguları var, onlarda mutlu,mutsuz olabiliyorlar.Geçenlerde oğlum anlattı;arkadaşının kedisi depresyona girmiş doktor ilaç vermiş.Yazık hayvana çok üzüldüm.İnşallah kısa zamanda atlatır.
Uzmanlar evde kedi beslemenin insanın ruhuna iyi geldiğini söylüyor.Benim ruhuma iyi geldiği kesin😊💕
Sevgiyle kalın



50 yaşın güzellikleri


Merhaba dostlar zaman öyle çabuk geçiyor ki hızına yetişemiyoruz.Pazartesi ile başlayan hafta bir bakmışsın hafta sonuna gelmiş.Zaman,günler haftaları,haftalar ayları,aylar yılları adeta kovalarcasına hızla ilerliyor.Ne ara geldim ben bu yaşa diye hayıflanırken birden 70 yaşında olan annemi düşündüm.Yüzündeki kırışıklıklar artmış,hareketleri yavaşlamış,orası burası ağrısada çevresindeki yaşlılara göre maşallahı var annemin. Ben o yaşa geldiğimde neler hissederim acaba diye de içimden geçirdim açıkçası...

Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır derler ya kesinlikle katılıyorum.Nasıl bu yaşa ulaştığımı anlamasam da 50 yaş harika bir yaş.Kendi adıma itiraf etmeliyim ki kendimi bulduğum,hayatın tadına vardığım,kendimin öncelikle değerli olduğunu farkettiğim yılların başlangıcı bu yaş.
Bu yaşlarda insanların ne düşündüğünü artık pek fazla  umursamıyor,abuk sabuk şeylere kendini eskisi kadar üzmemeye başlıyorsunuz.Bu benim için en önemli olanı ;Hayatındaki insanları olduğu gibi kabul ediyorsun.Açıkçası bu durum insanı çok rahatlatıyor 50 yaşını beklemeye gerek yok fakat zamanında ben bunu uygulayamadım ne yazıkki 😊
Görüşmek istemediklerini eliyorsun."Ama ayıp olur"devri 50 yaşla son buluyor.Bazen çevremizde öyle bencil olan insanlar varki hep ben konuşayım,hep benim dediğim olsun,hep ben ben...Valla böyle insanlarla irtibatımı mümkün olduğunca kesiyorum.


Geçmişte yaptığın hatalardan ders çıkarıyorsun,Hayır diyebilmeyi öğreniyorsun.
Kafana taktığın şeylerin sayısı azalıyor.Artık hiçbirşey sağlıktan kendi mutluluğundan önemli olmuyor.

Herşeyi problem eden,dedikoducu,herkesi kötü anlatan,kısacası ruhunu daraltan insanlarla görüşmek zorunda olmadığını farkediyorsun.Böyle insanları rahatlıkla hayatından çıkarmayı öğreniyorsun.Zamanımı ve enerjimi çalan insanlara yer  yok.

Sağlığına her zamankinden daha fazla dikkat ediyorsun.Kilo vermeyi,güzellik için değil sağlık için istiyorsun çünkü çevrende kilosundan  ötürü şeker hastalığı,kalp hastalığı gibi hastalıkları olanları fark ediyorsun.

İnsanın ilk yirmi yılı hiçbirşey anlamadan aileye topluma kendini kanıtlamakla,ikinci yirmi yılı iş güç çoluk çocuk aile içi çatışmaların idare etmekle,on yılı ise olgunlaşmak ve sevginin salt sevginin değerli olduğunu anlamakta geçermiş.

Değer verdiğiniz sevdiğiniz arkadaşlarınızın değerini daha çok anlıyorsunuz onlara layık olmaya çalışıyorsunuz.Ben buna son zamanlarda daha çok önem vermeye başladım ve böyle arkadaşlarımın herşeyin en iyisine layık olduklarını düşünüyorum.

Çocuklarımızı büyütmüş artık kendimize daha çok zaman ayırma yaş dönümü bu yaş.Çocuklarımızın doğup büyüdüğü yıllarda hayatımız sadece onlardı.Hayatımızı onlara göre planlamıştık.Yemek onların sevdiği şekilde yapılıyor,gezme onların istediği yerlere yapılıyor,Televizyonda onların sevdiği kanallar açılıyordu.Çocuklar büyüyüp evden ayrıldıklarında ilk zaman boşluğa düşüyorsunuz fakat sonra kendinize ayırdığınız zamanı iyi değerlendirmeyi öğreniyorsunuz.
Yemek tarifi yada başka birşey danışmak için annemi arıyorken,şimdi kızımın ve oğlumun bana danışmalarından memnunluk duyuyorum.Şu an sahip olduğum bilgi ile kendimi çok daha iyi hissediyorum.

İkinci bir okul,eğitim,kurs yada içinizdeki ukde kalmış herşeyi yapmak için 50 yaş en ideal yaş açıkçası.Fırsatlar dünyası 50 yaşınızı doldurduğunuzda açılabilir. Bilginiz ve birikiminiz,artık yeterli zamanı ayırabilmenizle birleşince çok daha verimli olabiliyorsunuz.
Başkalarının  hatalarından ve yaşadıklarınızdan ders çıkartarak aynı hataları tekrarlamamaya dikkat ediyorsunuz.Karşınızdaki insana  daha anlayışlı olabiliyorsunuz.Örneğin sizi  eleştiren birisinin samimiyetini görebiliyorsunuz.Bu eleştiri maksatlı ise kişiye bakıyorum, zavallı diye içimden geçiriyorum.Zaten sorunlu bir insan,kendini bu şekilde rahatlatıyor olmalı düşüncesiyle söylediklerinin fazla üzerinde durmadan konuyu kapatıyorum.

Sonuç itibariyle bugün hayatıma baktığımda mutlu bir kadın görüyorum.Geçmişte yaşadığım kalp kırıklıklarım var.Artık onları umursamamayı öğrendim.Sanırım bunun için bu yaşlara gelmem gerekiyormuş😊
Hayat şikayet edecek,birbirinizi üzecek kadar uzun değil.Kalan hayatımızı çok daha mutlu ve verimli geçirmek gerektiğini düşünüyorum.


Mutlu ve sağlıcakla kalın...

Kurban Bayramı, Kurban ve Kur'an

Toplumumuzun yüzde doksan dokuzu Müslüman diye biliyoruz. Ancak ülkemizdeki Müslümanların, İslam'ın temel kavramları hakkında doğru ve d...