Tatlı Misafir 💙






Güzel güneşli bir günden herkese merhaba;
Bu hafta oğlum, arkadaşının memleketine gittiğini ve kedisini bize getireceğini söyledi. Daha önceden kedimiz olduğu için sorun yapmadım.Tamam getir severiz dedim.Dün gitti kediyi alıp getirdi.

Uykusu gelmiş :)


Nasıl bir kedi anlatamam, o kadar sakin ki uslu uslu dolaşıyor evde. Bizim kediden biliyorum salondaki çiçeklerin toprağını perişan etmişti. Banyodaki tuvalet kağıdını parçalıyordu. Bir keresinde açık kalan mutfak kapısından girip, masada duran ekmeği parçalamıştı. Evi ona göre düzenlemiştik, ortada bir şey bırakamıyorduk. Mutfak kapısı sürekli kapalıydı. Bu kediyi görünce bizim kedinin ne kadar arsız, şımarık olduğunu anladım. Kedilerinde ırklarından kaynaklanan yüksek özellikler olabiliyor demek ki. 2 gündür çiçeğim aynı yerinde, tuvalet kağıdı parçalanmamış, dün mutfak kapısından girmiş masanın üzerinde duran keki hiç ellemeden tabureye oturmuş bakınıyor :) Valla çok hanımefendi bir kedi. Kedilerin hanımefendisi de bu olmalı :)

Tıkırtı duyunca dikkat kesildi :)

Oğluma sordum ırkı ne diye. Beni kedi hakkında bilgilendirdi. Oğluma bu yazıyı hazırlamadaki yardımlarından dolayı teşekkür ediyorum :) <3 Kedicik Scottish  Fold ırkındanmış. 1961'de İskoçya'da bir çiftlikte kendine özgü katlanmış kulaklarıyla doğan dişi Susie ismindeki kedi Dünya'da Scottish Fold ırkının ilk örneği olmuş ve Susie üremeye devam ederek Scottish Fold ırkı sayısının çoğalmasına vesile olmuş.


Bu kedi 2017'nin 1 Nisan günü doğmuş, yani 2 gün sonra doğum günü; 1 yaşına giriyor.Bu kedicik ile beraber 3 yavru daha doğmuş, bu kedicik aralarındaki tek dişi.. Doğan 4 yavrudan 3'ü Scottish Fold ve  1 'i British Shorthair.Scottish Fold ırkı, British Shorthair ırkı ile çiftleşip British veya Scottish yavrular dünyaya getiriyor. Scottishler kendi aralarında çiftleştirilmiyor, çünkü; yavru sakat ya da ölü doğuyormuş. Bu kediciğin babası Scottish, annesi ise British'miş.
 Kulak kıkırdağı kulaklarını taşıyacak kadar sert olmadığı için öne doğru katlanmış. 
Akıllı, sakin huylu ve yumuşak melodik sesli çevreye ve insana hemen adapte olan bu kediler evde bir kişiye daha çok sevgi duyarmış. İnsanlarla ve diğer kedilerle iyi anlaşan sessiz bir kediymiş. Evdeki eşyalara zarar vermezler,eşyaları düşürüp kırmazlar, sahiplerine zorluk çıkartmazlar. Bu bakımdan herkesin bakmak isteyeceği bir kedi cinsiymiş. Eğitilmesi kolay, rahat iletişim kurulabilen zeki sevimli bir kedi cinsi..
Çiçeğin yaprağını kokluyor :)


Bu kadar güzel, olumlu özelliklere sahip bu kedicik benim olsun diyen hayvan severler  bence isabetli bir karar olur. Ne yalan söyleyeyim ben bayıldım bu kediciğe :) <3

Sevgiyle..

Bebek gibi uyudu 

Nevruz (Novruz)



Arkadaşımızın Nevruz masası ( Heft sin sofrası)


Merhaba dostlar; bugün hava sabah güzeldi. Ben yazımı hazırlarken birden akşam olmuş gibi hava kapandı gökyüzü  sarımsı bir renk aldı. Arkasından gök gürültüsüyle beraber yağmur yağmaya başladı. Zamanında kış gelemedi şimdi de bahar gelemiyor. Bugünlerde havalar kapalı ve soğuk gidiyor. Anlayacağınız mevsimler de şaşırdı. 

Blog yazarı JD Sezer'in tavsiyesi üzerine bugün yazılarımın boyutunu değiştirerek yazmaya başlıyorum. Umarım daha keyifli okursunuz. 

Devam ettiğim diksiyon kursum  geçen haftalarda sona erdi. Kursta iyi arkadaşlıklar oluştu.  İranlı olan bir arkadaşımız  bize İran'da Nevruzu nasıl kutladıklarını anlattı. Çok ilginç geldi, hoşuma da gitti. Sizlerle paylaşmak istedim. Yazım biraz gecikti, bayram çoktan  başladı ama olsun.. 
 Yazımı hazırlarken verdiği  destek için arkadaşımıza teşekkür ediyorum.❤

Nevruz İran güneş yılının ilk günü, İran yeni yılının başlangıcı ve eski İran'ın en eski kutlamalarından biridir.
Nevruzun kökenleri İran'da eskidir ve İran'ın yaylalarının farklı bölgelerindeki insanlar hala Nevruzu kutluyor. Nevruz zamanı günümüzde İlkbahar ekinoksu veya akinöz olarak adlandırılan İlkbaharın başlangıcıdır. 
İran ve Afganistan'da Nevruzun başlangıcı yılbaşı olarak kutlanır. Bu mevsimde bahar (Nevruz) zamanı İran takvimi değişir. 

Sovyetler Birliği'nin çöküşünden önce Nevruz'u kutlayan dünyadaki tek ülke İran'dı ve elbette Afganistan dönüşümlü olarak kutladı. Orta Asya Devletleri'nin bağımsızlığıyla Kırgız Cumhuriyeti ve Azerbaycan ve daha sonra diğer ülkeler ulusal bayramını ilk kez ilan ettiler. Nevruz çağdaş zamanlarda kültürel miras ve ulusal kutlama olarak kabul edilir ve her yıl İran halkı tarafından düzenlenir.
Nevruz Bayramı 3 bin sene önceden beri var olan milli bayramlardan biridir. 3 bin senedir hiç değişmeden aynı şekilde devam etmektedir. Bu bayramı İran'da bütün İran yaylası; Tacikler, Afganlar, Kürtler ve Azeriler kutluyor. Nevruz sosyal bir etkinlik ve eskiler onu ilahi bir mucize olarak görüyorlar. 

Çimlenmeye başlayan mercimek 

Bu sene Nevruz 20 Mart salı akşam 19.45.28 saniye itibariyle başladı. 21 mart senenin ilk ayının 1. günü oluyor. Bu sene 1397 yılına girildi. (Hecri şamsi) Bu tarih itibariyle İran'da 13 gün  resmi tatil, Nevruz kutlanıyor.

Halk bir hafta kendilerini bu bayrama hazırlıyor. Evlerini temizliyorlar, yeni giysiler ve hediyeler alıyorlar. Nevruz sofrası kuruluyor buna heft sin deniliyor. Heft sin sofrasına her birinin bir anlamı olan 7 şey koyuyorlar.
1. İğde - Akıllı davranmayı simgeler
2. Elma - Sağlık ve aşkı simgeler
3. Yeşillik - Güzel ahlak ve mutluluğu simgeler
4. Samano ( Buğdaydan yapılan bir tür tatlı) - Güç, adalet ve sabrı simgeler
5. Sarımsak - Haddini bilmek ve ayağını yorganına göre uzatmak
6. Sirke - Teslim olmayı temsil ediyor. Hayatta her şey olabilir diyerek Allah'ın hikmetine razı gelmek
7. Sumak - Sabrı temsil eder
Bunların dışında Nevruz masasında bereket olması dileğiyle Kuran, ayna, balık, pirinç, para da konulur. Bu sofra 13 gün boyunca  toplanmadan evin bir köşesinde durur.
İlk 12 gün küçükler büyüklere bayramlaşmaya giderler. İran'da bizdeki gibi el öpme yokmuş. Bayram ziyaretleri sonrasında 13. gün herkes mutlaka dışarı çıkarak ormanlık, yeşil alanlarda piknik yapıyorlar ve kutlamayı sonlandırıyorlar.

Piknikte yeşillikleri (çimlenen buğday ya da mercimek) suya atarak bütün olumsuzlukları, sıkıntıları evin dışına atıldığına inanılıyor. Allah'a teşekkür ediyorlar. Kutlamalar dinsel danslar, marş ve müzik çalarak devam ediyor. Ateşler yakılarak, gösterilerle kutlanıyor. Herkes ateşten 3 kere atlıyor ve diyorlar ki : Senin kırmızılığın benden, benim sarılığım ise sendendir. 


Arkadaşımızın Nevruz'unu kutluyorum ☺❤




Arkadaşımızın anlattığı bir anısını da sizlerle paylaşmak istiyorum. İran'da güncel yaşamda taarruf yapmak adeti varmış. Arkadaşımız esnafların da bu adeti uyguladıklarını söyledi. Taarrufu, insanların bir geleneksel olarak nezaket göstermesi diye tanımlayabiliriz.  Örneğin bir araba aldığınız da galeri sahibi size arabanın anahtarını uzatarak senin olsun dermiş. 
Arkadaşımızın Türk olan eşi İran'da bir gün alışveriş için evin yakınında olan markete giderek alışveriş yapmış. Market sahibi ısrarla parasını almayıp hepsi senin olsun deyince eşi ödeme yapmadan eve gelerek evdekilere olayı anlatmış. Evdekiler gülümseyerek market sahibinin taarruf yaptığını söylemişler ve  ona taarrufun ne demek olduğunu anlatmışlar. Tabi daha sonra alınanların parası ödenmiş. ☺
Hoş güzel bir anı..

Bu bana seneler önce bir gazetecinin de köşe yazısında İran halkı ne kadar misafirperver, taksiciye para uzattım almadı şeklinde yazısını hatırlattı.☺ 

Sevgiyle, mutlu kalın ☺❤





Danimarkalıların felsefesi Hygge








Merhaba blog sever dostlarım;
B.M 21 martı 'Dünya mutluluk günü 'ilan etmiş. Dünyada şu an itibariyle mutsuz, gelecekten kaygılı o kadar çok insan var ki. B.Milletlerin bu ilan ettiği 'Dünya mutluluk günü ' insanlık olarak kutlamak doğru mu? Mutlu olmamıza katkı eder mi? tartışılır açıkçası. Etrafınızda çok fazla mutsuz insan varsa birey olarak mutlu olabilir miyiz? Ben kendi adıma başkaları mutsuzken, mutlu olamıyorum. Temennim dünyada mutsuz insan kalmaması yönünde fakat bu mümkün gözükmüyor maalesef :(

Diğer yayınladığım yazılarda farklı mutluluk felsefelerinden bahsetmiştim. Bugün de sizlere yine bir felsefeden bahsedeceğim. İnanın bu felsefeler karşıma son zamanlarda çok fazla çıkar oldu.Tesadüf mü yada algılarım o yönde mi bilemiyorum. Fakat ne olursa olsun sizlere bu öğrendiklerimi paylaşıyor olmam en güzeli :)  Sizlere anlattığım bu  felsefelerin hepsinin amacı baktığınızda aslında mutlu olmak, iyi yaşayıp huzurla bu dünyadan göçüp gitmek..
Açıkçası zenginlik, kariyer, şöhret de bir yerde insanın mutlu olmasına yetmiyor maalesef. O nedenle insanlar mutluluğu başka yerlerde arıyorlar.

Hygge felsefesinin amacı da mutluluğu ve huzuru yakalamak. Bu felsefenin kabul edildiği ve uygulandığı yer Danimarka.
Danimarka Avrupa'nın kuzeyinde yer alan bir İskandinav ülkesidir. Danimarkalılara göre rahatlık, konfor, kaliteli yaşam ön plandadır. Suç oranları az, en mutlu ülkedir Danimarka.
 Hygg felsefesi onların yaşam felsefesi. Sadece Danimarkalıların değil, tüm İskandinav ülkelerinin yaşam felsefesi. İskandinavlar için hayati bir kavram. Hygge felsefesi İnsanı mutluluğa götüren yol onlar için.Hatta öyle ki dillerine bile yerleşmiş hygge. Örneğin 'ne kadar hygeeligt bir sofra' gibi cümle içinde çokça kullanıyorlar.

Geceleri uzun soğuk geçen  kış aylarında Danimarkalılar'ın dostlarıyla paylaştığı sıcak samimi bir ortamda huzuru sağlamak için uyguladıkları felsefe, onlar için yaşam biçimidir hygee. Dünyada en mutlu insanlar sıralamasında Danimarka, Norveç ve İzlanda'ın olması hygge felsefesinin güzel sonucu olduğunu gösterir...
Amerika ve İngiltere üniversitelerinde hygge dersleri verilmeye başlanmış. Amerika'da en çok satanlar arasında hygee kitabı da yer alıyor. Bu felsefe bütün dünyayı sarmış durumda.
Felsefe kötü ve sinir bozucu şeylerden uzak durma, kendinin ve çevrenin huzurunu sağlama ve sıcak samimi ortamlar yaratma üzerine kurulu bir yaşam tarzı olarak görülüyor. Danimarkalılara göre sevdiklerinle ev buluşması, sıcak samimi bir ortam, rahat minimal mobilyalar, mumlarla aydınlatılmış bir ortam, rahat ev giysileri, yün çoraplar, şöminenin başında aile ve arkadaşlarla geçirilen teknolojiden uzak güzel zamanlar, yağmurlu bir havada battaniyenin altında camdan bakarak içilen sıcak bir çikolata gibi insana huzur veren şeyler hayatımızda olmalı.
Hayat koşuşturmacası içinde anı durdurup basit ama huzur veren şeylerin tadını çıkartmalı. Onlara göre hayatı biraz yavaşlatmak gerekiyor.





Bizim Ülkemize baktığımızda maalesef hygge felsefesinden tamamen uzak sırf gösterişe merak sarmış, her şeyin lüksünü almaya, lüks yaşamaya özenen bir toplum olduğumuzu söyleyebilirim. Basit yaşamayı beceremiyoruz, basit yaşamanın bir zavallılık olduğunu zannediyoruz. İslamiyete inanan bizlere bu felsefe  çok yakın. Aslında bizim uyguluyor olmamız gerekmiyor mu bu felsefeyi ? Sade, gösterişsiz bir hayat. Dostlarla, akrabalarla iyi ilişkiler. Dünyaya fazla önem vermemek sadece anı yakalamak. Oysa bizler ne yapıyoruz ? Bu dünyanın işlerine kaptırmış gidiyoruz. Öyle bir koşuşturmaca yaşıyoruz ki zamanımız yetmiyor ve üstelik sağlık da elden gidiyor.

Akraba ve komşularımızla zaten uzaklaşmışız. Birlikte bir  masada oturup yemek yemeyi, kahve içmeyi bir tarafa bırak akraba, komşuluk ilişkileri kopmuş, sanki herkes patlamaya hazır barut gibi olmuş.
Geçenlerde bir tanıdığımın kızı doğum yaptı aradım açmadı.  Özellikle bütün çocuklarını aradım ki duymamıştır belki diye. Fakat hiç biri açmadı ve dönüşte yapmadılar. Ben de onları hayatımdan sildim. Çocukluğumuz beraber geçen tanıdıklarımla bu hale düşeceğim hiç aklıma gelmezdi. En son olması gereken buydu. Biz ne zaman bu hale geldik diye de insan düşünmeden edemiyor. Baktığınızda büyük sorunda yok ortada hatta hiç sorun yok :)
 Çevremde gördüğüm kadarıyla çoğu insan böyle. Onlara buradan sesleniyorum; Müslümanım diyen dostlarım Müslümanlığın gereğini yerine getiremiyorsanız bari gelin de hygge felsefesini hayatımıza sokalım, hep birlikte mutlu olalım. Ne dersiniz ? :) Bu biraz size dokundu mu? E biraz dokunsun diye söylüyorum zaten :)
Son yapılan araştırmalara göre; sosyal faktörlerin iktisadi faktörlere göre mutluluğu daha çok artırdığı ortaya çıkmış. Sağlıklı ömür süresi beklentisi, sosyal destek, zor zamanlarda kapısını çalabileceğiniz birilerinin olması da mutluluğun seyrini belirliyor.
Ayrıca uzmanlar kanser, şeker, tansiyon, alzehimer gibi  hayat kalitetimizi düşüren hastalıkları önlemek için dostlarımızla daha çok vakit geçirmemizi öneriyorlar. Ben kendi adıma söylüyorum dostlarımla içtiğim bir kahve, onlarla yaptığım bir sohbet insana öyle huzur veriyor ki anlatamam.

Hygee girsin hayatınıza, ruhunuz mutluluk, huzur dolsun dostlar. Sevgiyle kalın ☺❤





Gelibolu (Gallipoli)




Çanakkale Eceabat


Merhaba sevgili blog sever dostlarım;
Mart ayında olduğumuz şu günlerde, huzurlu bir şekilde vatan dediğimiz bu topraklarda oturmamız için  canlarını feda eden kahraman şehitlerimizi yad etmeden geçemeyeceğim. Bu yıl 18 mart Çanakkale zaferinin 103. yıl dönümü. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz..
Çanakkale savaşı  Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında Gelibolu yarımadasında kara ve deniz savaşları şeklinde gerçekleşen savaştı. 1. Dünya savaşı içindeki en kanlı bölümü olarak bilinir.Türk'ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihin en parlak sayfasıdır.Mustafa Kemal paşa bu savaşta Conkbayırı, Anafartalar ve Arıburnunda görev yapmıştır.
18 mart 1915 senesinde kazanılan deniz zaferiyle Mehmetçiğimiz Nusret mayın gemisiyle düşmanı denize dökerek tarih yazmıştır. Ruhları şad olsun...
Arıburnu, Anafartalar, Conkbayırı cephelerinde 253 bin askerimizin kahramanca çarpışıp şehit düştüğü bu savaşta Mehmetçik ' Çanakkale Geçilmez ' dedi. Mustafa Kemal Atatürk askerlerine 'Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum ' diyerek savaşın her ne pahasına olursa olsun kaybedilmemesi gerektiğini işaret etmiştir.
Aylarca süren savaşta (18 Mart 1915-9 Ocak 1916 yılları arasında ) itilaf devletleri 300 binden fazla kayıp verdi.Toplam yarım milyon gencin öldüğü bu savaş 
 tarihin en kanlı savaşıdır.


Savaşta Türk askeriyle karşılıklı çarpışan Anzak askerleri (Avustralya-Yeni Zelanda) 15 bin kilometre uzaklıktan yola çıkarak Türk topraklarına gelmişler, savaşı kaybetseler de Türklere  düşman değil dost olarak kalmışlardır. İngiltere'nin yanında savaşa giren Anzak askerleri Türklerin barbar bir millet olmadıklarını aksine cesur ve mert olduklarını anlamışlardır.Bunu da gerek savaş sırasında gerekse savaştan sonra dile getirmişlerdir. Burada ölen Avustralya ve Yeni Zelanda'lı  6103 asker anısına Kanlısırt'ta mezarlık yapılmıştır.
.Atatürk Anzak askerlerinin annelerine 'Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra bizim de evlatlarımız olmuşlardır ' diyerek dünyaya örnek bir davranış göstermiştir.
Her yıl 24-25  nisan tarihlerinde Avustralya ve Yeni Zelanda'lılar dedelerini anmak için Türkiye'ye gelirler.Gelibolu'da Anzak günü şafak ayini 2 ülke ortak düzenlenmektedir. Benim de bir defa katıldığım törende katılımın çok fazla olduğu dikkatimi çekmişti. Sabaha karşı ve mevsim itibariyle çok soğuk olduğu için gidecek olanlara tavsiyem yanınıza kışlık giyecek  alın. Öğrendiğimize göre Avustralya Hükümeti bu tören için ücretsiz olarak uçak kaldırmaktadır.


57. alay şehitliği

57. Alay şehitliği
Çanakkale harbinde 57. Alayın en fazla harbettiği ve tamamen şehit olup, hiç ayrılmadan hakka yürüdükleri yerdir.13 Ağustos 1915 günü Ramazan bayramı namazını kılıp, hepsi çarpışarak şehit olmuşlar. Bu şehitlik onlar için yapılmıştır. Ruhları şad olsun..






1915 yılında Oğlumun da lisesi olan İstanbul erkek lisesi dahil bir çok lisenin öğrencileri o yıl mezun veremediler. Ne acıdır  ki bu savaşta 100 binde fazla okumuş aydın Türk  genci şehit düştü. 



18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece Çanakkale'de şehit olan İstanbul Sultanisi (İstanbul Erkek Lisesi) öğrencilerinin ruhu şad olsun.








Abide 

253.000 şehidimizin adına yapılmış olup, 1954 de başlayıp, 1960 yılında tamamlanan bu anıtımız aynı zamanda Boğazın asla geçilemeyeceğinin sembolizesidir. Alanda bir şehitlik, şadırvan,hatıra ormanı, kolsuz kahraman anıtı ve müze bulunur.

Gelibolu'ya gitmeyen okurlarım varsa mutlaka gidin derim. Öyle bir atmosfer ki insan bir daha, bir daha gitmek istiyor. Onların bire bir savaştığı toprağa basmak, savaşılan cepheleri görmek inanın farklı duygular yaşatıyor insana. Anlatılmaz yaşanır diyorum. Gittiğinizde beni daha iyi anlayacaksınız eminim. 

Sevgiyle...














Objektifimin Gözüyle Doğa

Merhaba değerli blog sever dostlar;
Bugünlerde havalar güzel gidiyor. Yağmur yağıyor arkasından güneş yüzünü gösteriyor. Doğa fotoğrafları çekmeyi çok seviyorum. Fotoğrafçılık ortaokul yıllarından beri sevdiğim bir alan. Rahmetli babamın aldığı fotoğraf makinesiyle sadece okul yıllarında çekimler yapmıştım.  Şimdi tekrar daha bir istekle  fotoğraf çekme hobimi  gerçekleştirdiğim için çok mutluyum. :)
Yeni bir makina aldım. Hafta sonu ve bugün çektiğim resimleri sizlerle paylaşıyorum. İçlerinden en beğendiğiniz 4 resmi yorumda belirtirseniz sevinirim.  ☺ ❤
4 fotoğraf la fotoğraf yarışmasına katıldım 😊   En çok beğenilen fotoğrafı instagramda yayınlayacağım.

Pazar  günü çektiğim fotoğraflar: 

İSTANBUL ❤
Cadde bostan sahil 

1)


2) Karşıda adalar gözüküyor 


3)


4)


5)

6)

Bunlar da bugün çektiğim fotoğraflar:
Kalamış moda sahili.

7)



Mahallemizde Manolyalar açtı. Kokusu mahalleyi kapladı :)
8)


9)


10)

11)


12)







13)

14)

15)

16)

17)


18)

19)

 Sevgiyle kalın ❤

Kurban Bayramı, Kurban ve Kur'an

Toplumumuzun yüzde doksan dokuzu Müslüman diye biliyoruz. Ancak ülkemizdeki Müslümanların, İslam'ın temel kavramları hakkında doğru ve d...