Her şeye rağmen hayat devam ediyor


Heybeliada 💕

'

Her gecenin mutlaka Sabahı vardır' demiş Atalarımız.Evet her üzüntüde ve sıkıntılarımızda elbet feraha ulaşılacaktır.Her insanın mutlaka hayatında çeşitli sebeplerle öyle veya böyle sıkıntılar üzüntüler olmuştur.Bazılarımız çabuk atlatır,bazılarımız da aylarca yıllarca etkisinden çıkamaz.Aslında bu insanların yapısıyla ilgilidir.Bazı bünyeler karşılaştıkları sorunlarla  çok çabuk baş edebilir.

Genç yaşında halamı kaybettiğimizde hepimiz çok üzülmüştük fakat dedem kızının bu acısını fazla kaldıramadı ve halamın ölümünün üzerinden 6 ay geçtikten sonra,rahatsızlanarak  hayata gözlerini yumdu,ikisine ve bütün ölenlere de Allah rahmet eylesin....

Bir kadın düşünün elli yaşında eşini kaybetmiş,otuzlu yaşlarda olan oğlunu kaybetmiş daha sonra yine otuzlu yaşlarda olan damadını kaybetmiş ve kırklı yaşlarda diğer damadını kaybetmiş ve en son olarak da on beş yaşında torununun acısını  görmüş...Bunca acı görmüş ve seksen yaşına gelmiş tanıdığım bu kadın,gerçekten takdir edilesi bir sabırla hayatını devam ettiriyor...
Diğer taraftan ekonomik sıkıntıya uğramış bir kişi hayattan elini ayağını çekip karalar bağlayıp herkesle irtibatını kesebiliyor yada başka biri sevgilisinden ayrılmış,yaşamayı boş görüp intiharı seçebiliyor..

Çok acılar görmüş sabır ve inançla hayata devam eden okurlarım varsa gerçekten sizlerin yaşantısı boş şeylere üzülüp,kendini kahreden insanlara birer örnek olmalıdır.Hepimiz hayatında mutlaka sevdiklerimizi kaybetmişizdirÇok üzücü olan bu durum,bazılarımıza daha ağır gelir,aşılması güç olur,ama ne olursa olsun hayat devam ediyor.Hayatta kalan diğer sevdiklerimiz için güçlü olmalı,hayata kaldığımız yerden devam etmeliyiz.

Bana göre,ölümden başka,keder ve üzüntülerin üzerinde çok durulmaması,fazla önemsenmemesi,hayattan keyif almayacak duruma getirilmemesi gerekir.Tabii bunu başarmak bazılarımıza güç gelebilir ama her zaman şunu düşünelim;çok büyük acılar çeken,yinede her şeye rağmen,hayata gülümseyerek bakabilen insanların varlığını ve bu insanların hayatta sağlam duruşlarını..

Bir arkadaşım derdi ki;üzüntülü bir olay yaşadığım zaman,hemen umutsuzluğa kapılmaz,elbette bunlarda geçecek,ben mutlu olacağım,her şey yoluna mutlaka girecek dediğimde,daha huzurlu oluyorum,daha çabuk atlatabiliyorum.

Gerçekten böyle olumlu düşünmeyi uzmanlarda tavsiye ediyorlar,kişinin böyle düşünmesi,beyninde yer ederek,geleceğe dair umut ve inanç gibi kavramların güçlenmesine olanak sağlamakta ve kişinin çabuk atlatmasına sebep olmaktadır.

Allah kimseye kaldıramayacağı yükler vermesin, her şey gönlünüzce olsun ☺💕






Doğanın intikamı

Sevgili takipçilerim 27 temmuz 2017 perşembe yaşadığımız fırtına sonrası biraz keyfim kaçtı açıkçası,uzmanların konuşmaları,etrafınız da duyduklarınız insanı ister istemez ümitsizliğe sevk ediyor.Daha önce afetlerle ilgili bir yazı yazmıştım,öyle görünüyor ki;çok sık rastlayacağımız bu olaylar ne yazık ki yazılarıma daha çok konu olacak.
O gün fırtına öncesi hava çok güneşli, aşırı bir yakıcılığı vardı,arkadaşlarla buluşup bize çok yakın olan çay bahçesinde oturup sohbet edelim,bir şeyler yiyelim diye anlaştık,hatta o kadar sıcaktı ki şemsiye altları bile kar etmiyordu.bir saat oldu olmadı hava birden hafiften esmeye başladı,güneş buluta girmiş yakmıyordu artık,hatta hava biraz serinleyince iyi oldu dedik,fakat batı tarafından bir karaltı oluşmaya başlayınca biz hemen kalktık.Arkadaşlar benim evin oraya park ettikleri arabalarına doğru yöneldiklerinde,eve girelim, biraz daha bekleyin,yağsın öyle gidersiniz dedim,zira hava çok daha kötüleşmeye başladı,biz eve girdik 10 dakika geçmeden yağmur başladı,her şey normal gözüküyordu fakat biranda fırtınayla beraber yağmur hızlandı,arkasından ceviz büyüklüğünde dolu yağmaya başladı,bunlar arka arkaya şiddetini artırarak devam ediyordu.arkadaşlarla camın önünde dikildik olan biteni korku ve dehşet içinde seyrediyorduk,sus pus olmuş bizi neyi beklediğini bilmez bir şekilde öylece bakıyorduk,karşıdaki ağaçlardan koca dallar yerlere sürüklendi,direkler yıkıldı yıkılacak,seller aşağıya doğru çoğalarak akıyordu,hiçbirimiz bu şiddette olacağını tahmin bile etmemiştik.
Hiç bitmeyecek ve daha da şiddetini artıracak endişesiyle Allah'ım bizi koru,bizlere yardım et diye arkadaşlarımın yanında yakarışta bulundum.sonra hafifleyerek durdu fakat ortalık perişan olmuş,dallar,yapraklar yerlerde,yukarılardan çamurlar akmış,sanki ölü şehir :(
Daha sonra öğrendim ki oturduğumuz bahçede ağaç yıkılmış,şemsiyeler,sandalyeler havada uçuşmuş,üst katın kocaman camı boydan boya çatlamış...
Çok şükür ucuz atlatıldı,maddi hasar olsa da,ölen olmaması büyük tesellimiz.Yaşamak lazım,anlatılmaz denir ya işte bu yaşadığımız olayda öyle,yaşamak lazım anlatılmaz..Kabus dolu dakikalardı. Allah kimseye yaşatmasın...
Lütfen Doğayı kendi ellerimizle katletmeyelim,gelecek nesil için,insanlık için,kendimize düşen ne ise onu yapalım.Dünyanın sonu,maalesef İnsanoğlunun kendi elleriyle yaptıklarıyla olacak,umarım bunlar bize birer ders niteliği olur,silkinip kendimize gelmemiz için....Sevgiyle kalın

Ayrı hikaye,aynı hüzün 2 (Yaşanmış Hikaye)





Ayşe öğretmen'in komşuları da bu durumdan rahatsız oluyorlardı,.İki de erkek çocuğu olmuştu.Bir kaç defa çocuklarını alarak annesinin evine gitmiş fakat kocası yüzüne gülerek her defasın da onu eve gelmeye ikna etmişti.Kocası hem düzelmiyor hem de boşanmaya razı olmuyordu.

Günlerden pazar, herkesin uykuda olduğu bir sonbahar gecesi kocası yine sarhoş,her zaman yaptığı gibi Ayşe'yi kapı dışarı attı.Ayşe bir süre bekledikten sonra yavaşça içeri girdi.Kocasının sızıp kaldığını fark etti.Daha sonra çocuklarının odasına gidip bir süre onlara baktı ve şuursuzca mutfağa koşarak bıçağı aldığı gibi kocasının odasına girerek onu bıçaklamaya başladı...
Kocası o an ölmüştü,sabaha kadar başında öylece kalakaldı.Gazetelere haber olan Ayşe öğretmen hiç bunları yaşamak ister miydi ? Yaşayacağını bilse bu adamla evlenmek ister miydi?



İki farklı hikaye,iki acı son  hepimizin hayatında rastladığı,duyduğu türden,benim hayatım da etkilendiğim hikayelerden  ikisi.Tabi ki etkilendiğim güzel hikayeler,başarı hikayeleri de var....
İnsanlar mutlu olmak için  birtakım hayaller kurarak evlenirler ancak karşılarına hiç beklemedikleri kişilikler çıkar ve onlara acı bir hayat sunulur..

Dayak toplumumuz da irdelenmesi gereken önemli bir konu...Dayak atan bu tür erkeklerin,ruhsal bozukluk içinde olduklarını,çocukluklarına kadar inilmesi ve tedavi olmaları gerektiğini düşünüyorum...
Evliliklerde ufak tefek anlaşmazlıklar,çok sürmeyen kavgalar olağan görülmeli..
Tanıdığım çok iyi evlilikleri olan yaşlı bir çiftin tartışmaları hiç bitmezdi.Biri  ak derse biri kara derdi. :) Bazen de birbirlerine küserlerdi ama daha sonra hiç bir şey olmamış gibi sevgi ve saygı içinde,el ele bir hayat...

Mutluluk;herkesin istediği,yaşanması gereken,her insanın hak ettiği bir olgudur.Fakat birilerinin bunu size sunması yada sizden çalması...İşte hayatta bazılarımız bu MUTLULUK duygusunu hiç yakalayamamış,bazılarımız da kıyısından köşesinden biraz yakalamış,bazılarımız da hep mutlu olan şanslılarımız... 

Size bir MUTLULUK enerjisi gönderiyorum,hep MUTLU yaşayan şanslılardan olmanız dileği ile...❤❤



Ayrı hikaye aynı hüzün 1 (Yaşanmış Hikaye)


Yıl 1958.. Sevda narin,ince yapılı,beyaz tenli,çok güzel bir kızdı,17 yaşına girmişti.İsteyenleri o kadar çoktu ki kafası karışmıştı,bu durum hoşuna da gitmiyor değildi.Babası en sonunda kızını çok yakışıklı olmasa da işi olan,boyu posu yerinde Yusuf'a vermeye karar verdi.Sevda ilk defa istemeye geldiklerinde gördüğü Yusuf'a içi ısındı,kocası olacağı fikri onu heyecanlandırmıştı.

Güzel bir düğünü oldu,Sevda çok mutluydu..Evlerine yerleştiler,Yusuf işe başladı,Sevda da gün boyu evde akşama kadar ev işleriyle uğraşarak,yemekler yaparak oyalanıyordu.Evliliklerinin üzerinden birkaç ay geçmişti.Yusuf Sevda'ya kötü davranmaya başladı.Her yaptığına kızıyor,bağırmaya başlıyordu.İlk tokadını yemeğin tuzunu atmayı unuttuğu için yemişti.Neden bunu yapmıştı anlam veremedi.Artık her yaptığı hata oluyor,arkasından dayak yiyordu.Oysa Sevda ne umutlarla evlendiği bu adamdan hiç bunları yapacağını düşünmemişti.Düşünse evlenir miydi?

Sevda eşinin bir gün düzelmesini beklediği halde evlilikleri  böyle devam etti.İki çok güzel kızları oldu.Bir gün kocasının köyüne gittiler,hava yağmurlu serindi,akşam saatleri  kocası yine Sevda'ya hiç bir şey yokken bağırdı,çağırdı,çok zoruna gitmişti.Sevda kapının önüne çıktı,gökyüzüne baktı,yağmur yüzüne çarparak yere düşüyordu,biran durakladı sonra ani bir kararla kapının yanındaki kaldırıma oturdu.Eşi gelsin,onu oradan içeri alıp özür dilesin,sıcacık yatağına götürsün diye bekledi.ama ne gelen oldu ne giden öylece uyuyup kaldı.Sabah gün ışırken,yağmurda durmuştu,uyuduğu yerden kalktı titreyerek içeri girdi...
Sevda o geceden sonra çok kötü hasta oldu,artık hep hastaydı...Eklem romatizması olmuş kalbe vurmuştu..Bu arada kızının gözü önünde yaşadıklarına dayanamayan ailesi boşanma davası açtı..
Sevda dava sürerken rahatsızlandı,1979 yazında hastane de hayata gözlerini yumdu....




Yıl 1979 Ayşe okulunu yeni bitirmiş,pırıl pırıl bir öğretmen olmuştu ilk tayin yeri'ne atandığında çok sevinmiş,çok heyecanlanmıştı.Gittiği yer ufak bir şehir olmasına rağmen çabuk alıştı.Mesleğini ve öğrencilerini çok seviyordu.Güzel bir çevresi de olmuştu.Bir gün Ahmet adında bir gençle tanıştırdılar onu.O da buraya yeni tayin olup gelmişti.Aylar geçtikçe Ahmet ile çok iyi anlaştığını ve ona aşık olduğunu fark etti.Ahmet de aynı duygular içerisindeydi.Birlikte evlenmeye karar verdiler.
Çok güzel düğünleri oldu,Ayşe çok mutluydu fakat Ahmet zamanla Alkolik olmuştu üstelik içtiği zamanlar Ayşeyi çok feci dövüyor,hakaretler,küfürler savuruyordu.....Devamı bölüm 2'de



Tatil mi? Neresi

Merhaba değerli takipçilerim ✋bugün artık evimdeyim,birkaç günlüğüne gitmeme rağmen sanki nedense bir aydır yokmuşum gibi geldi.Bu gibi durumlar sizlere de oluyordur mutlaka.Bazen de hafta içi olmasına rağmen sanki bugün hafta sonu gibi geldi deriz yada daha yeni görüştüğümüz birine sanki seninle aylardır görüşmedik deriz...Bana göre yaşadığımız durumlara göre muhteşem beynimiz bize bunu hissettiriyor.Benim de hafta sonum dolu dolu geçti,güzel yerler gördüm,tanıdıklarla karşılaştım.Bundan olsa gerek çok uzun süredir evden uzaklaşmışım gibi geldi bana.

Genellikle seyahetlerim de hızlı treni kullanıyorum.Zaman zaman özel aracımızı da kullanıyoruz.Uzun zamandır otobüsle seyahat hiç yapmamıştım.Otobüs yolculuğu nu çokta severim.Yeni evlenip,gurbete çıktığım;Annemlere, memleketime özlem duyduğum o yıllarda otobüs beni onlara kavuşturan bir araçtı.Her bindiğimde mutlaka tekrar o yıllar gözümün önünden geçer.

Biletimi aldım ve yola koyuldum.Artık imkanlar daha fazla sunuluyor insanlara.Belki de rekabet fazla olduğu için.Anadolu tarafın da oturuyorsanız,Kadıköy rıhtım dan  Esenlere servis sağlanıyor.En azından benim bindiğim otobüs şirketi bunu sağladı.Ufak bir ücret karşılığı esenler otobüs terminalini kadar götürüyor.Dönüşte de hiç beklemeden otobüsten alıp kadıköy'e kadar getirdi.bu uygulama dan ben çok memnun kaldım,yeni bir uygulama mı,
daha önce  var mıydı? bilmiyorum.İnsanların daha rahat etmesi için verilen iyi bir hizmet,insanı iyi hissettiriyor.

Otobüsüme bindim.Tekirdağ'a geldim.için den çok kez geçtiğim bir il fakat hiç konaklamamıştım.
Kumbağ tatil köyü Tekirdağ'a çok yakın bir yerleşim,İstanbul'a çok yakın olması sebebiyle sürekli gidilebilecek;uzun,harika bir kumsalı olan çok güzel bir yer.Gitmeyenler varsa tavsiye ederim....
Temiz,güzel kalınabilecek;apart,pansiyon ve oteller var.Ayrıca temelden yatırım yapmak isteyenlere,yeni yapılan inşaatlar var,63 binden başlayan fiyatlarla 1+1,2+1,3+1 daireler mevcut.
Daha pek gelişmemiş,doğal dokusuna el değmemiş bakir yerlerden.Çok lüks arayanlara biraz hayal kırıklığı yaratabilir.
Deniz suyu çok soğuk değil,Çanakkale,Ayvalık taraflarının deniziyle kıyasladığım da sıcak bile gelebilir,fiyatlar çok pahalı değil,köylüler kendi sebze ve meyvesini  getirip satıyor.Pazar da kuruluyormuş.Birkaç manavı var,marketler var,ben beğendim.Gidip görmenizi tavsiye ederim. Memnun kalırsınız...




Tekirdağ Kumbağ'a giderseniz,memnun kalıp kalmadığınızı belirten  yorumlarınızı buraya yazarsanız sevinirim.
hoşcakalın ❤
Topladığım Deniz kabukları 

GEZİDEN İZLENİMLER

İSTANBUL
Haydarpaşa Garı

Merhaba değerli takipçilerim sizlere bugün uzun uzadıya bir yazı yazamıyorum, şu anda yoldayım, haftasonunu geçirmek üzere Tekirdağ'a gidiyorum, sizlere yollarda çektiğim fotoğraf ve videolarımı göndereceğim takipte kalın sevgiyle kalın







Galata kulesi

Mutluluğun tanımını yapabilir misin bana? Bölüm 2


Bilgisayar ve oyun bağımlılığından bizim jenerasyon fazla etkilenmiyor diye düşünüyorum bu konuda aynı fikirde miyiz acaba?Bence zaten bilgisayar kullanımını beceremiyoruz daha da önemlisi başka alışkanlıklarımız var,kitap ve gazete okumak gibi.Hatırlıyorum gençliğimiz de kızkardeşim ile çok fazla gazete ve kitap okurduk,hatta Annem Gazete okurken çok kızardı hatim mi ediyorsun diye,saatlerce okurdum,hakikaten hatim ederdim☺okunmadık sayfasını bırakmazdım.Evlendikten sonra da sabah kalktıktan sonra ilk işim gazete,ekmek almak olurdu,kahvaltı yaparken gazete okumak büyük keyifti benim için.Ne güzel günlerdi..sonra seneler geçti çocuklarım oldu,ben hala gazete alıp okumaya devam,çocuklarıma bakıyorum hiç hevesli değiller,ben annemin aksine aldığım gazeteleri okumaları için ısrar ediyordum,beni kırmamak için bir iki defa gazeteyi aldılar ellerine ama bu sürekli olmadı ne yazık ki,zaten büyüdükleri dönemde bilgisayarlar çıktı ondan sonrada gazete okumanın anlamı kaçtı.İtiraf edeyim maalesef diyorum,şimdi bende gazete hiç okuyamıyorum,açıkçası eskisi gibi keyif vermiyor nedense.

Gazetemi bilgisayar mı deseler ben gazeteyi seçerdim kesinlikle,belki öyle daha mutlu yaşantımız olduğu için,ne zaman hayatımıza bilgisayar girdi her şey tepetaklak oldu,şimdi artık daha da kötüsü,telefonlar elimizde her an,her yerde,her şeye ulaşılabiliyor,ne yazık ki sanal hayatlar başladı,her şey sanal oldu.

Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim o yıllarda hem kitabımızı,gazetemizi okur hem derslerimize çalışır,hem her işimizi yapar;komşularımızla,arkadaşlarımızla muhabbet eder bütün bunları hayatımıza sığdırırdık,şimdi ise bilgisayar başında yemek yakan hanımlar,çocuklarıyla ingilenemeyen anneler,eşleriyle ilgilenmeyen büyükler,derslerinden geri kalan öğrenciler,bilmem abartıyor muyum yorumu da size bırakıyorum.☺

Öyle görünüyor ki zamanımızda mutluluğu yakalamak eskisinden daha zor,daha gayret gerektiriyor.Bizim zamanımızı düşündüğümüzde sanki daha kolaydı gibi geliyor bana,sizce?

Böylesi önemli bir konuda (birkaç satır köşe yazısı veya blog yazısıyla sınırlandırılmayacak kadar)daha sınırsız yazılacaklar var fakat bu kadar  artık yeter sanırım☺
Dilerim ki bu yazımı okuyan siz kıymetli takipçilerim hayatınız da göreceğiniz en mutlu yılları yaşayın

mutlu olun mutlu kalın ❤

Mululuğun tanımını yapabilir misin bana?bölüm 1



Bugün günlerden mutluluk olsun ☺
Mutluluk çocukluğumuzda kaldı diye düşünmeden edemiyorum. Çocuklukta yaşanılan mutluluğu inanın bir daha elde edemiyorsunuz. Yediğiniz bir dondurma,bir çikolata bile aynı tadı vermiyor.

Bilmiyorum sizin çocukluğunuz nasıldı? Ben mutlu bir çocukluk yaşadım, mutlu olmayı bildim. Mesela Babamın ortaokulda aldığı kol saatini hiç unutmam, severek takmıştım. Yine ortaokulda fotoğrafçılık kolundaydım, fotoğraf makinesi gerekli olmuştu, rahmetli Babama dediğimde, en iyisini araştırıp bana fotoğraf makinesi aldığını da hiç unutmam,hala makinemi saklarım. Şimdiki çocuklar pek öyle gözükmüyor sanırım, her şeyleri var fakat mutsuz tatminsiz çocuklar.

Geçenlerde bir tanıdığım endişeli bir şekilde ilkokul  2.sınıfa geçen oğlundan bahsediyordu,'Anne ben mutsuzum'dediğini. Bilgisayarda çok fazla oyun oynadığını söylediğinde çok şaşırdım. Gelecek nesiller için çok üzülmüş, endişelenmiştim. lise ve üniversite gençlerinde, bu durumda olanlar vardı fakat açıkçası ilkokul öğrencisi olması çok daha vahim bir durumda olduğumuzu düşünmeme neden oldu.

Geçen ay yaptığım tren yolculuğumda yanımda oturan pırıl pırıl konuşkan, neşeli  Üniversite öğrencisi bir genç kızla sohbet olanağım oldu. Kızcağız bilgisayarda gece geç saatlere kadar oyun oynadığını, sabah uyanamadığını, derslerinin bu yüzden aksadığını anlattı içtenlikle. Ailesinin bu durumdan şikayetçi olduğunu fakat bunu aşmaya çalıştığını,derslerini daha iyiye getireceğini  de söyledi. Oyunda tanıştığı arkadaşlarıyla yani sanal arkadaşlarıyla başka bir  şehre buluşmaya gidiyordu. (birkaç kişiden daha bu oyun arkadaşlarıyla buluşma olayını duymuştum)

Açıkçası bizler yani bizim nesil bakıyorum da ufacık şeylerden mutlu olabilen, mutlu olmayı becerebilen bir nesil. Şimdiki çocuklara gençlere bakıyorum, yani hayattan bezmiş bir halleri var ne yazık ki. Bilgisayar, oyun tutkusu sarmış hepsini.

Bir doktor tanıdığım anlattı; Bilgisayarda oyun oynarken vücut endorfin(mutluluk hormonu) salgılıyormuş ve kişi artık hiç bir şeyden zevk alamıyor, mutlu olamıyormuş. Ne kadar tehlikeli bir durum sizce de öyle değil mi?
Eğer ki bundan zarar görüp kurtulamayan tanıdıklarınız varsa, en son çare psikologa gitmek diye düşünüyorum.
Toplumun kanayan yarası, çok fazla çevremde duyar oldum. Bilgisayar, oyun bağımlılığı gerçekten insana sigara gibi alkol gibi zarar verici bağımlılıklar.
Birey mutluysa toplum mutludur....Devamı 2.bölümde ☺

Doğa ve İnsan

Evett değerli takipçilerim bugün de aynı şekilde kahvaltımı yaptıktan sonra mutfağımı toplayıp yazımın başına oturdum,diğer işlerimi yazım bitince yaparım nasılsa.Öncelikle dün blog açtığımı duyurduğum arkadaşlarımdan gelen çok büyük desteğe tekrar burdan ayrı ayrı teşekkür ediyorum,ayrıca çok sevgili çocuklarımında büyük desteği oldu,sizleri seviyorum  iyiki varsınız❤

Dünkü şiddetli yağmur ve fırtınadan sonra bugün güzel güneşli bir gün,sanki dün hiç felaket yaşanmamış gibi sakin ve sessiz bir hava.Felaket,yaşayanları etkilediğinde felaket oluyor.Bize dokunmadığında alalede bir konu olup söylenip geçiliyor belkide.Dünya varolduğu günden beri,insanoğlu doğanın gücü karşısında  çaresiz ve güçsüz kalıyor.Eski çağlarda çok Tanrılı dinlerde Tanrıların gazabı diye nitelendirilen bu felaketler günümüzde de Allah cezalandırıyor,Allahın gazabı diye düşünülmekte.Her ne olursa olsun asırlardır Doğa olaylarının afetlere yol açması insanoğlunu ürkütmüştür ve engellenememiştir.Herşeye çare bulan Bilim bunları yönetememektedir,çare bulamamaktadır,oysa Allah insana akıl vermiş bunları engelleyemesekde nasıl can ve mal kaybını en aza indiririz bunlara yönelmeliyiz.Türkiye'de maalesef nerde önlem almak aksine gider dere ağzına evler yaparız,deprem tehlikesi olan bölgelere yerleşim kurarız,binalarımızı dayanıksız yaparız,malzemeden çalarız vs,vs İnşallah gelecek nesillerimiz daha bilinçli olur, Doğa olaylarıyla başetmenin yollarını bulmaya önem verirler.

Geçen sene yine yaz mevsimiydi hava bozmuş hafif bir fırtına vardı,kızım arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti,akşama doğru beni aradı anne beni arabayla alırmısınız diye.Eşimle beraber arabaya binip,kızımı almak üzere yola çıktık otobüs durağında bizi bekliyordu.Onu alıp cadde üzerinde ilerlerken fırtına hızını biraz daha artırdı.Aslında daha da artıracağını düşünmemiştim.Yolun sağındaki ve solundaki ağaçlar sallanırken,ağaçların yeşil yaprakları fırtınanın gücüne dayanamayıp inanılmaz bir şekilde patır patır dökülüyorlardı.Fırtına gücünü artırdığında fırtına ve yağmurdan artık yol görünmez olmuş arabalar farlarını yakıp,sağa çekerek beklemek zorunda kalmışlardı.Bizde eşimle birbirimize baktık ve artık sonumuz geldi galiba buraya kadarmış dedim Besmele çekerek.Artık olacakları bekliyorduk.Karşımızdaki kafe de insanlar içeri kaçmış camları tutuyorlardı. Ortalık toz duman felaket,fazla değil belki bir kaç dakika sürdü.Biraz daha gücünü artırsaydı belki biraz daha sürseydi bilemiyorum olacakları,Allah birdaha yaşatmasın,gerçekten herşey yaşanırken zor daha sonra unutuluyor ve yaşamamış gibi oluyorsunuz.

Bunu daha önce bir defa daha yaşamıştım,seneler önce akşam saatleri hava fırtınalı ve yağışlıydı mutfakta yemek yapıyorum camdan şöyle bir dışarı baktım rüzgar  ara ara şiddetleniyor,birşeyler olacağını hissettim ve bir an için korku kapladı içimi,az sonra camın titrediğini farkettim dışarı baktığımda ortalığın toz duman olduğunu gördüm,evde olduğumuz için fazla birşey hissetmedik.Sabah olduğunda gördüğümüz manzara ürkütücüydü,üsteki çatılar tahtasıyla beraber yerlere savrulmuştu,o esnada dışarıda olan komşumuzun başına parçalardan isabet etmiş,adam resmen ölümden döndü,çok şükür can kaybı olmadan atlatılmıştı,
Bu anlattıklarım en basiti,daha kötü felaketler yaşamış insanlar var hatta tanıdıklarımız var,Allah kimseye yaşatmasın.

Neticede bizler bu dünya üzerinde var olmaya çalışırken Allah'ın varlığını ve gücünü yok sayamayız,o bizi yaratan yüce bir güç ve biz onun aciz kullarıyız,bize düşen bu dünya üzerinde ölüm denen kaçınılmaz sona ulaşana kadar en iyi şekilde yaşamı kolaylaştırma yollarını arayarak tamamlamaktır.

Sonuç olarak konu dışı gibi gözükse de ben bunu söylemek istiyorum şu üç günlük dünyada birbirimizi kırmadan,hesabımız olmadan,çıkarsız, lütfen birbirimizi sevelim,sayalım

sevgiyle kalın ❤




Mutlu Olmak İstiyorsan Sevdiğin Şeyi Yap





Sevgili takipçilerim Bugün her zamankinden daha keyifli ve dinç uyandım.Sizlere yazılarımla ulaşıyor olmak beni çok heyecanlandırıyor.İnsanın sevdiği şeyleri yapmasının manen güç verdiği bir kez daha ispatlar nitelikte.Umarım sizlerde sevdiğiniz şeyleri yapıyorsunuzdur.

Aslında ne yazmam gerektiğini ilk yazımdan itibaren düşünmeye başladım.Çok konu,çok olay vardı sizlerle paylaşacağım.Acaba hangi konuyu öncelikle yazsam derken,bilgisayarımın başına oturduğumda kendiliğinden gelişti.Evet insanların mutlu olması için sevdiği işleri,sevdiği şeyleri yapması çok önemliydi.Bugünkü yazım işte bu dedim.Bizi mutlu veya mutsuz eden hayatımızdaki bu önemli unsuru atlamamalıyım diye düşündüm.😊

Aile akraba ilişkilerinde,okul hayatında,iş hayatında ikili ilişkilerde kendi mutluluğunuz mu yoksa karşı tarafın mutluluğumu bunu hiç düşündünüz mü?Çevremi gözlemlediğimde genelde insanların, karşısındaki insanı mutlu etmek için çaba verdiğini görüyorum.Evet karşınızdaki insanı mutlu etmek güzel bir davranış fakat bunun sonucunda sizde mutluysanız güzel bir olay haline dönüşebiliyor.

Ben buradan zaman zaman yaşanmış olanlardan örnek vereceğim.Belki örnek alacağız belkide bir ders çıkarıp kendi hayatımızı olumlandıracağız.Zaman zaman anlatacağım yaşam örnekleri sizlerin de belki de çok yabancı olmadığınız,çevrenizde rastladığınız,belki kendinizin yaşadığı olaylar.Çok önem vermediğiniz, üzerinde durmadığınız olaylar.Ben sadece bunları hatırlatarak farkına varmanıza yardımcı olacağım.😊

Bir genç ailesinin isteğiyle üniversite tercihlerinde Tıp'ı yazdı fakat doktorluktan nefret ediyordu.Sonuçlar geldiğinde iyi bir Üniversitenin Tıp fakültesini kazanmıştı.Aile çok mutlu oldu.Bunu kutladı.Oğullarını da bir araba hediye vererek ödüllendirdi.Genç hiç sevmediği bu alana sırf ailesi mutlu olsun diye kabul etmişti.Üniversite başka şehirde olduğu için aile çocukları için ev tuttu yerleştirdi.Gel zaman git zaman çocuk okuyor diye düşünen aile çocuğun kaç senedir hala 2.sınıfta olduğunu öğrendiğinde büyük bir şok yaşadı.Şu anda çocuk psikiyatride tedavi görmekte aile çok üzgün...😔





Genç adam evlenmeyi düşündüğü çok sevdiği kıza giderek Annemlerle yaşayacağız ve onların istekleri benim için çok önemli diyerek ailesine bağlılığını belirtmişti.Onların öncelikli olduğunu bunu kabul etmesini istemişti.Oysa kızın çok farklı hayalleri vardı.Evet sevdiği erkeğin ailesine saygı duyuyordu fakat Ailesiyle birlikte yaşamak ve Ailesinin kendisinden üstün tutulması kabul edilemezdi.Burada siz belki kabul edip sevdiğinizle beraber mutlu yaşarım diye düşünebilirsiniz fakat gerçek hikaye böyle gelişmediği için mutlu mesut yaşanılırmıydı bilemiyorum.Genç kız kabul etmedi.Belkide hayatında verdiği en zor karardı.Bu genç kız daha sonra ne oldu onunla ilgili bilgim yok.
Neyse genç sevdiği kızın cevabından sonra anında onu terk eder.Evleneceği kızı bulmasını anne babasına bırakır.Onlarda istediği gibi birini bulurlar ve evlenir,.Evlendiği kız tamda ailesinin istediği gibidir.Onlara hizmet eden onlarla birlikte kalan saygılı,itaatkar bir kızdır.Genç adam ailesi mutlu olduğu için mutludur yada değildir bilemeyiz.fakat bu gibi durumlarda olup,mutlu olmayan çok insan var gerçekten.




Bu yaşanmış hikayeleri şöyle bir düşündüğümüzde;birileri mutlu olsun diye,bizlerinde ne kadar çok çabalarımızın olduğunu farkına varalım.Fakat birileri mutlu olsun diye yaptığımız çabalar sonucunda biz mutlu muyuz ? Ona bakmalıyız.Güzel sağlıklı yaşamın sırrı da buradan geçiyor..Önce kendimiz için bir şeyler yapalım sonra başkaları için...

Her şey gönlünüzce olsun mutlu kalın hoşça kalın ☺


Heyecan ve umut





Merhaba,blog yazmayı hep düşünmüşümdür fakat bugüne kısmetmiş.50 yaşındayım ve ilk bloğumu yazıyorum,en azından deniyorum.Başarılı bulunur yada bulunmaz.Önemli olan adım atmam ve bunu gerçekleştiriyor olmanın mutluluğu.Lise yıllarında Edebiyat öğrencisiydim çok güzel kompozisyonlar yazardım.okulda başarılı sonuçlar aldığım için,Edebiyat Öğretmenimiz beni kompozisyon yarışmalarına sokardı.Fkat gel gör ki 50 yaşıma geldiğimde imla kuralları uygulama dahil yazı yazmada köreldiğimi fark ettim.Umarım blog yazarak bunu tekrar kazanacağım.

Öncelikle kendi yaşadıklarım da dahil çevremde yaşanılan tecrübeleri okuyucularıma aktarmak, naçizane öğütlerde bulunmak istiyorum.Hayatı yaşanılır mutlu kılmak için neler yapılabildiğini,mutluluğu yakalamanın kolay,bir o kadarda zor olduğunu yazmak istiyorum
Aslında İnsan hayatında o kadar çok konu var ki,kısacası yazacaklarım sadece biz ve yaşam.
Önerilerinize ve eleştirilerinize açığım
Mutlu kalın,hoşça kalın ☺

Kurban Bayramı, Kurban ve Kur'an

Toplumumuzun yüzde doksan dokuzu Müslüman diye biliyoruz. Ancak ülkemizdeki Müslümanların, İslam'ın temel kavramları hakkında doğru ve d...