Komşularımız her şeyimiz

Merhaba dostlar öncelikle belirtmeliyim ben bu blog dünyasını çok sevdim.Yeni güzel şeyler öğreniyorum. Güzel yazılar okuyorum.Yazanların, emek verenlerin ellerine kollarına sağlık. Blog yazılarına yorum yapmak, blog yazılarıma yorum almak, iletişim içinde olmak çok güzel bir duygu. Bunu belirtmeden geçemedim 😊


Geçenlerde arkadaşımla telefonla konuşurken konu birden komşuluk konusuna geldi. Arkadaşım Edirne'de bayramda başından geçen bir olayı anlattı. Gözlerim doldu onu dinlerken...
Ramazan bayramında eşiyle birlikte, yeni taşındığı apartmanda karşı komşusu olan ve yalnız yaşayan yaşlı amcayla bayramlaşmak için  uğramışlar. Adamcağız onları içeri almış, şeker ikram etmiş. Çok sevinmiş, çok duygulanmış 'Senelerdir bayramlarda kimsenin kapısını çalmadığını ilk defa onların uğradığını' söylemiş.
Arkadaşım bu cümleden sonra, ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu amcaya çok acıdığını söyledi..

Bir arkadaşım yeni taşındığı apartmanında karşı komşusunu 1 sene sonra tanıdığını,yanında çalıştığı, çocuklarının bakıcısı kadının evin sahibi sandığını anlattı. Kapı açıldığında hep onunla denk geldiğini, onunla sohbet ettiğini anlattı. Daha sonra arkadaşım evin sahibi kadınla kapılarda tanışıyor. Ara sıra gördükçe onunla da muhabbet ettiğini anlattı.
Bir gün arkadaşıma akşam misafir gelecekmiş. Arkadaşlarına evi tarif ediyorlar onlarda yanlışlıkla karşı daireyi çalıyorlar ve Sevdanın evi burası mı diye soruyorlar. Onlarda ne diyor biliyor musunuz?Öyle birini tanımıyoruz. Neyse Sevdanın zilini çalıyorlar içeri giriyorlar. Arkadaşı karşı komşunuz sizi tanımadı, öyle birini tanımıyoruz dediler deyince Sevda tabi şok ne diyeceğini bilememiş. Ama ben kadınla kapıda da olsa muhabbet ediyorum ve onun ismini biliyorum diyebilmiş anca. Ona rağmen kötülememiş komşusunu. Babasının öldüğünde ağır depresyon geçirdiğini söylemiş arkadaşlarına. Sanıyorum atlatamamış o yüzden böyle garip bir kadın benim komşum demiş.
Yine de galiba komşuluk bitmiş dedi Sevda üzgün bir şekilde...

Bizim apartman da herkes birbirini gördüğünde selam verir. Bir arkadaşım Bakırköy'de oturuyor ona gittim geçenlerde. Apartmandan içeri girdim asansöre yöneldiğimde içinden yaşlıca bir bayan indi hafif gülümseyerek merhaba dedim kadın suratsız bir şekilde hiç cevap vermeden yanımdan uzaklaştı. Asansöre bindim aynaya bakarak kendime gülümsedim kadına yazık dedim içimden, zavallı kadın. İnsanlar öyle bir duruma gelmiş ki Allah'ın bir selamını alamaz duruma düşmüşler ne yazık ki, koca bir duvar örmüşler karşı tarafa. Güvensiz, hissiz robot gibi olmuş bazı insanlar.

Seneler önce bir gazetenin  röportaj yazısında 90 lı yaşlarına gelmiş bir profösör kadına sormuşlar bu kadar sağlıklı bu yaşınıza ulaşmanızın sırrı nedir diye. Hiç unutmuyorum. O da demiş ki; Ben her sabah işe giderken karşıma ilk kapıcımız çıkar ona gülümseyerek günaydın derim, bugün nasıl olduğunu sorarım. O da bana gülümseyerek günaydın der benim hatırımı sorar. İşe gidene kadar gördüğüm kişilere  gülümsemek, günaydın demek beni mutlu edip, o gün güne iyi başlamamı sağlar. Asla insanları kategorilere ayırmam o fakir o zengin demem, yok doktor  kapıcı diye ayırmam. Herkese aynı oranda insanlığı kadar değer veririm, İnsan diye bakarım...Ben bu yazıyı okuduğumda çok hoşuma gitmişti. Bende gülümsemeyi, insanlarla iletişimi severim, kimseyi ayırmadan önce insan diye bakarım. Allah kötülerle karşılaştırmasın. Bugüne kadar çok iyi, çok değerli insanlarla karşılaştım.


 Ben yine eski çocukluk günlerimi düşündüm bir an komşularımızla akraba gibiydik, kimin ne derdi ne ihtiyacı varsa maddi, manevi yardımına koşardık. Evlendiğimde de çok iyi komşularım oldu. Onlardan ayrılsam da hala bir şekilde irtibattayım. Görüşemediğim komşularımla ise kalplerimizin bir olduğunu biliyorum. Her zaman dostlarım ve ayrıca akrabalarım gibi onlar benim...
İlk evlenip gurbete gelin geldiğimde ilk tanıştığım komşum olan ve bana çok destek olan, hep zor günümde yanımda olan  komşumu da hiç unutmadım..

Komşuluk hakkı diye öğretmişlerdi Annelerimiz, Babalarımız bize. Bizde güzel bir yemek pişse kokmuştur diye hemen komşumuza bir tabak verirdik. Çocukluğumuzda Kandillerde pişi dediğimiz kızartılmış hamurlardan dağıtılırdı. Ne çok severdim onlardan yemeyi. Herkesin yaptığı ayrı bir lezzet olurdu. Aşure zamanı aşureler dağıtılırdı hepsi çeşit çeşit lezzet. Evlendiğimde aynı şekilde hep yaptım dağıttım. Komşularımızın da aşurelerini hep yedik ellerine sağlık :)
Geçtiğimiz Aşure ayında Eskişehir'e kızımın yanına gittiğimde Aşure yapıp dağıtayım istedim. Öğrenci apartmanı olduğu için onlara iyi geleceğini , mutlu olacaklarını düşündüm. Komşuluğu onlara yaşatmak istedim. Malzemelerini aldım yaptım dağıttım. Her çaldığım kapıdan teşekkür üstüne teşekkür nasıl mutlu oldular anlatamam. Hatta çaldığım kapıyı bir genç açtı. Nasıl ya dedi gülümseyerek; 5 senedir buradayım hiç böyle görmedim çok teşekkür ederim çok mutlu oldum dedi. Başka bir kapıdan bir kız öğrenci çok duygulandım dedi çok çok teşekkür etti. Kimi çocuklar şaşkın hiç konuşmadılar sadece teşekkür ederek uzattığım aşure kaplarını aldılar. Ama gözlerinden belliydi çok mutlu olmuşlardı.Tabi ki en büyük mutluluk benimkiydi. Onlara komşu Anne olarak Aşureyi tattırmıştım. Eminim bir çoğunda ileri ki yıllarında gülümseyerek mutlulukla hatırlayabilecekleri bir anı olacaktı.
Komşuluklar küçük şehirlerde daha güzel daha samimi yaşanıyor. Büyük şehirlerde maalesef insanlar birbirine daha mesafeli. Büyük şehirlerde komşuluk fazla olmasa da yaşayan yerler var yinede. Büyük plazalar komşuluğu öldürüyor. Kimse kimseyi tanımıyor, daha da kötüsü kimse kimseyi görmüyor bile.
Atasözlerimiz  bile komşuluğun ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatmaktadır. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır, ev alma komşu al' Hepimizin bildiği çok duyduğu Atasözlerimizdir.
'Komşuluk hakkı Tanrı hakkı gibidir.'demiş Atalarımız. Aslında o kadar önemli ki. Bir geçimsiz huysuz tanıdığım var üst komşusuyla devamlı kavga halinde. Geçenlerde duydum ki zavallı üst komşusu evi satıp gitmek zorunda kalmış artık uğraşamamış. Dedim ki ne kadar önemli Atalarımız boşa dememiş Ev alma komşu al diye öyle değil mi?
Araba park yeri yüzünden veya başka sebeplerden komşusunu öldürenler onların haklarını nasıl öderler bilmiyorum. Allah iyi insanlarla karşılaştırsın. Böyle komşu değeri bilmeyen insanlardan uzak tutsun.
Eskiden imece vardı.Yeni nesil bunu pek duymamış olabilir. İmece :Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle,bir kişinin yada bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sırayla bitirilmesi. Genellikle kırsalda olup komşular arasında yardımlaşmanın en güzel örneği. İnsanlar hiçbir ücret hiçbir menfaat beklemeden birbirlerine yardım ederler. Örneğin kadınlar birinde toplanıp birine salça veya tarhana yaparlar. Hala İmece usulü yardımlaşma devam ediyor mu bilmiyorum açıkçası.
Üst komşumu da bu arada yazmamak olmaz .😊 Her gün kapımı çalıp halimi hatırımı sorar bazen yürüyüşe bazen kahveye çağırır. Mutlaka uğramadan geçmez. Bu güne kadar olan komşularımla geçirdiğim güzel günleri hatırladığımda iyi ki hayatıma girmişler diyorum. Onlarla ilgili anılar çok fazla....
Yeni evlendiğim yıllarda benden bir yıl sonra evlenip gelen bir komşum vardı.Onunla yıllar sonra karşılaştık. Benim ona öğrettiğim keki sürekli yaptığını, çok pratik lezzetli bir kek olduğunu, herkese bu tarifi verdiğini söyledi.Tarifi verirken de 'saadet'in keki dediğini'söylediğinde çok şaşırdım çok da hoşuma gitti.Yani ben dedim yeni evliyken çok iddialı şeyler bilmiyordum ama önemli olan Arkadaşımın bunu hissetmesi.Ufak bir ayrıntı ama unutulmamış gönüllerde yer etmiş...

Sitemize yeni evli genç bir çift taşınmıştı. Benim o zaman çocuklarım ilk okula gidiyordu.Çok iyi,çok sevdiğimiz arkadaşlarımız oldu. Ben ona kıdemli evli biri olarak ☺misafir ağırlamasında ona yardımcı oluyordum. çözemediği sorunlarda bana danışıyordu. Çoğu zaman yemeğe onları da davet ediyordum.
Bir Bayram günü memleketimize gitmedik evimizde geçirmeye karar vermiştik. Bayramda komşularımızla birbirimize iade i ziyaret ederdik. Bayram dolu dolu geçerdi. Bu yeni evli arkadaşımız bize Bayramlaşmaya geldiler. Daha sonra bizde onlara iade ziyaretine gittiğimizde evi kalabalıktı. Eşim yanımda iken arkadaşım kapıyı açtı ve evde yer olmadığını söyledi. Daha sonra gelmemizi söylediğinde ben samimiyete dayanarak  olsun biz yabancı değiliz ayakta dururuz diye gülümsedim. Ama içeri almakta niyetli gözükmeyince eşimle beraber kırgın ve kızgın bir şekilde evimize gittik. Ben bu yaptığına çok sinirlenmiştim çok düşüncesiz olduğunu, nezaket kurallarından anlamayan, beceriksiz bir kadın olduğunu aklıma geleni saydım. Eşimde hala onu koruyarak daha genç olduğunu ilerde oda öğrenir dediğinde evlenmesini bilmiş de görgüyü mü bilmiyor diye çıkıştım. Benim hiç beklemediğim bir şeydi bu, ben onu bir kardeş gibi görmüş, yardımına çok koşmuştum. O zamanlar bunun değerini bile bilmedi. Neyse olay kapandı tabi araya soğukluk girdi. Seneler sonra duydum ki benden güzel övgülü sözlerle bahsetmiş, onun hakkını ödeyemem demiş. Ben kendi adıma iyi komşuluk yapabildiğim için, iyi şeyler,i yi düşünceler bırakabildiğim için çok mutluyum...

Komşuluk değerini bilen komşularınız olması dileğimle....❤






❤❤

Bilmemek değil öğrenmemek ayıp

 Merhaba blogsever dostlar, zaman öyle çabuk geçiyor ki yetişmek ne mümkün. Bugünlerde harıl harıl ders calışıyorum. Halkegitim İngilizce kursuna yazıldım.   İngilizce öğrenmeye çok heveslendim. Lise yıllarından beri dil öğrenmek hatta bir kaç dil öğrenmek isteğim ve hayalimdi. Ara ara bulduğum her fırsatı değerlendirip kurslara gitsem de istediğim gibi öğrenemedim. Aslında artık imkanlar daha güzel ama benim yaş da ilerledi. Ne yapalım olduğu kadar.. ☺  

Öğretmenimiz çok güzel anlatıyor. Bir Ülkenin kültürünü bilmeden dil öğretemezsiniz diyor. İmla kurallarını da yeniden öğreniyoruz. Derste işlediğimiz kitabın içindeki konular farklı ülkelerden bahsediyor. O ülkelerin nerede olduklarını haritada

Kitabımızdaki fotoğraf 

gösterdiğinde mutlu oluyoruz, Yerini bilmediğimiz ülkeleri ve neleriyle meşhur olduğunu öğrenmek gerçekten muhteşem. Ünlü şarkıcıların, bilim adamlarının Ünlü futbolcuların hayatlarını İngilizce öğreniyoruz. Hem bilgi dagarcığımız genişliyor hem de İngilizce kelime dağarcığımız. Ne güzel degil mi? Ben bunları size aktarırken bile mutlu oluyorum.  Mesela David Beckham ve ailesini ders olarak işledik. 3 erkek biri kız 4 cocuğu olduğunu eşinin de moda işiyle uğraştığını öğreniyoruz. Londra, Kaliforniya. Dubai ve Güney Afrika'da olmak üzere 4 evinin olduğu ilginç geliyor bana. Ayrıca ilgimi çeken diğer işlediğimiz bir konu Cape Town. Güney Afrika'nın güneybatısı kıyısında, yedi doğa harikasından biri olarak adlandırılan Ünlü ve muhteşem Masa dağının altında yer alan Cap Town gerçekten çok ilgimi çekti. Hani imkanım olsa gidip görmek isterdim. Şu şartlarda bu mümkün değil maalesef. Plajlarının da harika olduğu ve plaj tatili için en iyi zaman Noel zamanıymış. Evet yanlış duymadınız. Noel zamanı oralar yaz mevsiminde olduğu için en güzel tatil zamanları. İlginç değil mi? Muhteşem kumsallarında  Penguenlerle birlikte yüzmek de ayrı bir keyif olmalı..Açıkçası bu bilgileri ben de bilmiyordum. Masa dağı (Table Mountain) adını zirvesinin düz olmasından alıyormuş.  Cape Town şehrinin simgesi olan dağın  üzerini örten sis nedeniyle yerel halk buna da Masa örtüsü dermiş. 

Cape Town kozmopolitik bir şehir olduğu için İtalyan, Türk, Japon, Hint ve Fransız restoranları ve daha bir çok restoran bulunmaktaymış. Deniz kenarında olduğu için çok sayıda lezzetli taze deniz ürünü bulunmakta ve güzel havası nedeniyle çok sayıda taze meyve ve sebze de yetişmekteymiş. Bu yüzden restoranlarda en iyi malzemeler kullanılırdı. İşte harika doğal hayat bu olmalı. 

Buradan Ünlü Robben Adasına feribotla gitmek mümkünmüş. İşte böyle sevgili dostlar hem İngilizce öğrenip hem de bu güzel bilgileri bizlere aktaran Öğretmenimize gönülden teşekkürler. Yeni İngilizce kelimeler ve yeni bilgiler daha ne olsun...

Kendinize iyi bakın sevgilerimle 💙


Komşularımız her şeyimiz

Merhaba dostlar öncelikle belirtmeliyim ben bu blog dünyasını çok sevdim.Yeni güzel şeyler öğreniyorum. Güzel yazılar okuyorum.Yazanların...