Ayrı hikaye aynı hüzün 1 (Yaşanmış Hikaye)


Yıl 1958.. Sevda narin,ince yapılı,beyaz tenli,çok güzel bir kızdı,17 yaşına girmişti.İsteyenleri o kadar çoktu ki kafası karışmıştı,bu durum hoşuna da gitmiyor değildi.Babası en sonunda kızını çok yakışıklı olmasa da işi olan,boyu posu yerinde Yusuf'a vermeye karar verdi.Sevda ilk defa istemeye geldiklerinde gördüğü Yusuf'a içi ısındı,kocası olacağı fikri onu heyecanlandırmıştı.

Güzel bir düğünü oldu,Sevda çok mutluydu..Evlerine yerleştiler,Yusuf işe başladı,Sevda da gün boyu evde akşama kadar ev işleriyle uğraşarak,yemekler yaparak oyalanıyordu.Evliliklerinin üzerinden birkaç ay geçmişti.Yusuf Sevda'ya kötü davranmaya başladı.Her yaptığına kızıyor,bağırmaya başlıyordu.İlk tokadını yemeğin tuzunu atmayı unuttuğu için yemişti.Neden bunu yapmıştı anlam veremedi.Artık her yaptığı hata oluyor,arkasından dayak yiyordu.Oysa Sevda ne umutlarla evlendiği bu adamdan hiç bunları yapacağını düşünmemişti.Düşünse evlenir miydi?

Sevda eşinin bir gün düzelmesini beklediği halde evlilikleri  böyle devam etti.İki çok güzel kızları oldu.Bir gün kocasının köyüne gittiler,hava yağmurlu serindi,akşam saatleri  kocası yine Sevda'ya hiç bir şey yokken bağırdı,çağırdı,çok zoruna gitmişti.Sevda kapının önüne çıktı,gökyüzüne baktı,yağmur yüzüne çarparak yere düşüyordu,biran durakladı sonra ani bir kararla kapının yanındaki kaldırıma oturdu.Eşi gelsin,onu oradan içeri alıp özür dilesin,sıcacık yatağına götürsün diye bekledi.ama ne gelen oldu ne giden öylece uyuyup kaldı.Sabah gün ışırken,yağmurda durmuştu,uyuduğu yerden kalktı titreyerek içeri girdi...
Sevda o geceden sonra çok kötü hasta oldu,artık hep hastaydı...Eklem romatizması olmuş kalbe vurmuştu..Bu arada kızının gözü önünde yaşadıklarına dayanamayan ailesi boşanma davası açtı..
Sevda dava sürerken rahatsızlandı,1979 yazında hastane de hayata gözlerini yumdu....




Yıl 1979 Ayşe okulunu yeni bitirmiş,pırıl pırıl bir öğretmen olmuştu ilk tayin yeri'ne atandığında çok sevinmiş,çok heyecanlanmıştı.Gittiği yer ufak bir şehir olmasına rağmen çabuk alıştı.Mesleğini ve öğrencilerini çok seviyordu.Güzel bir çevresi de olmuştu.Bir gün Ahmet adında bir gençle tanıştırdılar onu.O da buraya yeni tayin olup gelmişti.Aylar geçtikçe Ahmet ile çok iyi anlaştığını ve ona aşık olduğunu fark etti.Ahmet de aynı duygular içerisindeydi.Birlikte evlenmeye karar verdiler.
Çok güzel düğünleri oldu,Ayşe çok mutluydu fakat Ahmet zamanla Alkolik olmuştu üstelik içtiği zamanlar Ayşeyi çok feci dövüyor,hakaretler,küfürler savuruyordu.....Devamı bölüm 2'de



Tatil mi? Neresi

Merhaba değerli takipçilerim ✋bugün artık evimdeyim,birkaç günlüğüne gitmeme rağmen sanki nedense bir aydır yokmuşum gibi geldi.Bu gibi durumlar sizlere de oluyordur mutlaka.Bazen de hafta içi olmasına rağmen sanki bugün hafta sonu gibi geldi deriz yada daha yeni görüştüğümüz birine sanki seninle aylardır görüşmedik deriz...Bana göre yaşadığımız durumlara göre muhteşem beynimiz bize bunu hissettiriyor.Benim de hafta sonum dolu dolu geçti,güzel yerler gördüm,tanıdıklarla karşılaştım.Bundan olsa gerek çok uzun süredir evden uzaklaşmışım gibi geldi bana.

Genellikle seyahetlerim de hızlı treni kullanıyorum.Zaman zaman özel aracımızı da kullanıyoruz.Uzun zamandır otobüsle seyahat hiç yapmamıştım.Otobüs yolculuğu nu çokta severim.Yeni evlenip,gurbete çıktığım;Annemlere, memleketime özlem duyduğum o yıllarda otobüs beni onlara kavuşturan bir araçtı.Her bindiğimde mutlaka tekrar o yıllar gözümün önünden geçer.

Biletimi aldım ve yola koyuldum.Artık imkanlar daha fazla sunuluyor insanlara.Belki de rekabet fazla olduğu için.Anadolu tarafın da oturuyorsanız,Kadıköy rıhtım dan  Esenlere servis sağlanıyor.En azından benim bindiğim otobüs şirketi bunu sağladı.Ufak bir ücret karşılığı esenler otobüs terminalini kadar götürüyor.Dönüşte de hiç beklemeden otobüsten alıp kadıköy'e kadar getirdi.bu uygulama dan ben çok memnun kaldım,yeni bir uygulama mı,
daha önce  var mıydı? bilmiyorum.İnsanların daha rahat etmesi için verilen iyi bir hizmet,insanı iyi hissettiriyor.

Otobüsüme bindim.Tekirdağ'a geldim.için den çok kez geçtiğim bir il fakat hiç konaklamamıştım.
Kumbağ tatil köyü Tekirdağ'a çok yakın bir yerleşim,İstanbul'a çok yakın olması sebebiyle sürekli gidilebilecek;uzun,harika bir kumsalı olan çok güzel bir yer.Gitmeyenler varsa tavsiye ederim....
Temiz,güzel kalınabilecek;apart,pansiyon ve oteller var.Ayrıca temelden yatırım yapmak isteyenlere,yeni yapılan inşaatlar var,63 binden başlayan fiyatlarla 1+1,2+1,3+1 daireler mevcut.
Daha pek gelişmemiş,doğal dokusuna el değmemiş bakir yerlerden.Çok lüks arayanlara biraz hayal kırıklığı yaratabilir.
Deniz suyu çok soğuk değil,Çanakkale,Ayvalık taraflarının deniziyle kıyasladığım da sıcak bile gelebilir,fiyatlar çok pahalı değil,köylüler kendi sebze ve meyvesini  getirip satıyor.Pazar da kuruluyormuş.Birkaç manavı var,marketler var,ben beğendim.Gidip görmenizi tavsiye ederim. Memnun kalırsınız...




Tekirdağ Kumbağ'a giderseniz,memnun kalıp kalmadığınızı belirten  yorumlarınızı buraya yazarsanız sevinirim.
hoşcakalın ❤
Topladığım Deniz kabukları 

GEZİDEN İZLENİMLER

İSTANBUL
Haydarpaşa Garı

Merhaba değerli takipçilerim sizlere bugün uzun uzadıya bir yazı yazamıyorum, şu anda yoldayım, haftasonunu geçirmek üzere Tekirdağ'a gidiyorum, sizlere yollarda çektiğim fotoğraf ve videolarımı göndereceğim takipte kalın sevgiyle kalın







Galata kulesi

Mutluluğun tanımını yapabilir misin bana? Bölüm 2


Bilgisayar ve oyun bağımlılığından bizim jenerasyon fazla etkilenmiyor diye düşünüyorum bu konuda aynı fikirde miyiz acaba?Bence zaten bilgisayar kullanımını beceremiyoruz daha da önemlisi başka alışkanlıklarımız var,kitap ve gazete okumak gibi.Hatırlıyorum gençliğimiz de kızkardeşim ile çok fazla gazete ve kitap okurduk,hatta Annem Gazete okurken çok kızardı hatim mi ediyorsun diye,saatlerce okurdum,hakikaten hatim ederdim☺okunmadık sayfasını bırakmazdım.Evlendikten sonra da sabah kalktıktan sonra ilk işim gazete,ekmek almak olurdu,kahvaltı yaparken gazete okumak büyük keyifti benim için.Ne güzel günlerdi..sonra seneler geçti çocuklarım oldu,ben hala gazete alıp okumaya devam,çocuklarıma bakıyorum hiç hevesli değiller,ben annemin aksine aldığım gazeteleri okumaları için ısrar ediyordum,beni kırmamak için bir iki defa gazeteyi aldılar ellerine ama bu sürekli olmadı ne yazık ki,zaten büyüdükleri dönemde bilgisayarlar çıktı ondan sonrada gazete okumanın anlamı kaçtı.İtiraf edeyim maalesef diyorum,şimdi bende gazete hiç okuyamıyorum,açıkçası eskisi gibi keyif vermiyor nedense.

Gazetemi bilgisayar mı deseler ben gazeteyi seçerdim kesinlikle,belki öyle daha mutlu yaşantımız olduğu için,ne zaman hayatımıza bilgisayar girdi her şey tepetaklak oldu,şimdi artık daha da kötüsü,telefonlar elimizde her an,her yerde,her şeye ulaşılabiliyor,ne yazık ki sanal hayatlar başladı,her şey sanal oldu.

Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim o yıllarda hem kitabımızı,gazetemizi okur hem derslerimize çalışır,hem her işimizi yapar;komşularımızla,arkadaşlarımızla muhabbet eder bütün bunları hayatımıza sığdırırdık,şimdi ise bilgisayar başında yemek yakan hanımlar,çocuklarıyla ingilenemeyen anneler,eşleriyle ilgilenmeyen büyükler,derslerinden geri kalan öğrenciler,bilmem abartıyor muyum yorumu da size bırakıyorum.☺

Öyle görünüyor ki zamanımızda mutluluğu yakalamak eskisinden daha zor,daha gayret gerektiriyor.Bizim zamanımızı düşündüğümüzde sanki daha kolaydı gibi geliyor bana,sizce?

Böylesi önemli bir konuda (birkaç satır köşe yazısı veya blog yazısıyla sınırlandırılmayacak kadar)daha sınırsız yazılacaklar var fakat bu kadar  artık yeter sanırım☺
Dilerim ki bu yazımı okuyan siz kıymetli takipçilerim hayatınız da göreceğiniz en mutlu yılları yaşayın

mutlu olun mutlu kalın ❤

Mululuğun tanımını yapabilir misin bana?bölüm 1



Bugün günlerden mutluluk olsun ☺
Mutluluk çocukluğumuzda kaldı diye düşünmeden edemiyorum. Çocuklukta yaşanılan mutluluğu inanın bir daha elde edemiyorsunuz. Yediğiniz bir dondurma,bir çikolata bile aynı tadı vermiyor.

Bilmiyorum sizin çocukluğunuz nasıldı? Ben mutlu bir çocukluk yaşadım, mutlu olmayı bildim. Mesela Babamın ortaokulda aldığı kol saatini hiç unutmam, severek takmıştım. Yine ortaokulda fotoğrafçılık kolundaydım, fotoğraf makinesi gerekli olmuştu, rahmetli Babama dediğimde, en iyisini araştırıp bana fotoğraf makinesi aldığını da hiç unutmam,hala makinemi saklarım. Şimdiki çocuklar pek öyle gözükmüyor sanırım, her şeyleri var fakat mutsuz tatminsiz çocuklar.

Geçenlerde bir tanıdığım endişeli bir şekilde ilkokul  2.sınıfa geçen oğlundan bahsediyordu,'Anne ben mutsuzum'dediğini. Bilgisayarda çok fazla oyun oynadığını söylediğinde çok şaşırdım. Gelecek nesiller için çok üzülmüş, endişelenmiştim. lise ve üniversite gençlerinde, bu durumda olanlar vardı fakat açıkçası ilkokul öğrencisi olması çok daha vahim bir durumda olduğumuzu düşünmeme neden oldu.

Geçen ay yaptığım tren yolculuğumda yanımda oturan pırıl pırıl konuşkan, neşeli  Üniversite öğrencisi bir genç kızla sohbet olanağım oldu. Kızcağız bilgisayarda gece geç saatlere kadar oyun oynadığını, sabah uyanamadığını, derslerinin bu yüzden aksadığını anlattı içtenlikle. Ailesinin bu durumdan şikayetçi olduğunu fakat bunu aşmaya çalıştığını,derslerini daha iyiye getireceğini  de söyledi. Oyunda tanıştığı arkadaşlarıyla yani sanal arkadaşlarıyla başka bir  şehre buluşmaya gidiyordu. (birkaç kişiden daha bu oyun arkadaşlarıyla buluşma olayını duymuştum)

Açıkçası bizler yani bizim nesil bakıyorum da ufacık şeylerden mutlu olabilen, mutlu olmayı becerebilen bir nesil. Şimdiki çocuklara gençlere bakıyorum, yani hayattan bezmiş bir halleri var ne yazık ki. Bilgisayar, oyun tutkusu sarmış hepsini.

Bir doktor tanıdığım anlattı; Bilgisayarda oyun oynarken vücut endorfin(mutluluk hormonu) salgılıyormuş ve kişi artık hiç bir şeyden zevk alamıyor, mutlu olamıyormuş. Ne kadar tehlikeli bir durum sizce de öyle değil mi?
Eğer ki bundan zarar görüp kurtulamayan tanıdıklarınız varsa, en son çare psikologa gitmek diye düşünüyorum.
Toplumun kanayan yarası, çok fazla çevremde duyar oldum. Bilgisayar, oyun bağımlılığı gerçekten insana sigara gibi alkol gibi zarar verici bağımlılıklar.
Birey mutluysa toplum mutludur....Devamı 2.bölümde ☺

Doğa ve İnsan

Evett değerli takipçilerim bugün de aynı şekilde kahvaltımı yaptıktan sonra mutfağımı toplayıp yazımın başına oturdum,diğer işlerimi yazım bitince yaparım nasılsa.Öncelikle dün blog açtığımı duyurduğum arkadaşlarımdan gelen çok büyük desteğe tekrar burdan ayrı ayrı teşekkür ediyorum,ayrıca çok sevgili çocuklarımında büyük desteği oldu,sizleri seviyorum  iyiki varsınız❤

Dünkü şiddetli yağmur ve fırtınadan sonra bugün güzel güneşli bir gün,sanki dün hiç felaket yaşanmamış gibi sakin ve sessiz bir hava.Felaket,yaşayanları etkilediğinde felaket oluyor.Bize dokunmadığında alalede bir konu olup söylenip geçiliyor belkide.Dünya varolduğu günden beri,insanoğlu doğanın gücü karşısında  çaresiz ve güçsüz kalıyor.Eski çağlarda çok Tanrılı dinlerde Tanrıların gazabı diye nitelendirilen bu felaketler günümüzde de Allah cezalandırıyor,Allahın gazabı diye düşünülmekte.Her ne olursa olsun asırlardır Doğa olaylarının afetlere yol açması insanoğlunu ürkütmüştür ve engellenememiştir.Herşeye çare bulan Bilim bunları yönetememektedir,çare bulamamaktadır,oysa Allah insana akıl vermiş bunları engelleyemesekde nasıl can ve mal kaybını en aza indiririz bunlara yönelmeliyiz.Türkiye'de maalesef nerde önlem almak aksine gider dere ağzına evler yaparız,deprem tehlikesi olan bölgelere yerleşim kurarız,binalarımızı dayanıksız yaparız,malzemeden çalarız vs,vs İnşallah gelecek nesillerimiz daha bilinçli olur, Doğa olaylarıyla başetmenin yollarını bulmaya önem verirler.

Geçen sene yine yaz mevsimiydi hava bozmuş hafif bir fırtına vardı,kızım arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti,akşama doğru beni aradı anne beni arabayla alırmısınız diye.Eşimle beraber arabaya binip,kızımı almak üzere yola çıktık otobüs durağında bizi bekliyordu.Onu alıp cadde üzerinde ilerlerken fırtına hızını biraz daha artırdı.Aslında daha da artıracağını düşünmemiştim.Yolun sağındaki ve solundaki ağaçlar sallanırken,ağaçların yeşil yaprakları fırtınanın gücüne dayanamayıp inanılmaz bir şekilde patır patır dökülüyorlardı.Fırtına gücünü artırdığında fırtına ve yağmurdan artık yol görünmez olmuş arabalar farlarını yakıp,sağa çekerek beklemek zorunda kalmışlardı.Bizde eşimle birbirimize baktık ve artık sonumuz geldi galiba buraya kadarmış dedim Besmele çekerek.Artık olacakları bekliyorduk.Karşımızdaki kafe de insanlar içeri kaçmış camları tutuyorlardı. Ortalık toz duman felaket,fazla değil belki bir kaç dakika sürdü.Biraz daha gücünü artırsaydı belki biraz daha sürseydi bilemiyorum olacakları,Allah birdaha yaşatmasın,gerçekten herşey yaşanırken zor daha sonra unutuluyor ve yaşamamış gibi oluyorsunuz.

Bunu daha önce bir defa daha yaşamıştım,seneler önce akşam saatleri hava fırtınalı ve yağışlıydı mutfakta yemek yapıyorum camdan şöyle bir dışarı baktım rüzgar  ara ara şiddetleniyor,birşeyler olacağını hissettim ve bir an için korku kapladı içimi,az sonra camın titrediğini farkettim dışarı baktığımda ortalığın toz duman olduğunu gördüm,evde olduğumuz için fazla birşey hissetmedik.Sabah olduğunda gördüğümüz manzara ürkütücüydü,üsteki çatılar tahtasıyla beraber yerlere savrulmuştu,o esnada dışarıda olan komşumuzun başına parçalardan isabet etmiş,adam resmen ölümden döndü,çok şükür can kaybı olmadan atlatılmıştı,
Bu anlattıklarım en basiti,daha kötü felaketler yaşamış insanlar var hatta tanıdıklarımız var,Allah kimseye yaşatmasın.

Neticede bizler bu dünya üzerinde var olmaya çalışırken Allah'ın varlığını ve gücünü yok sayamayız,o bizi yaratan yüce bir güç ve biz onun aciz kullarıyız,bize düşen bu dünya üzerinde ölüm denen kaçınılmaz sona ulaşana kadar en iyi şekilde yaşamı kolaylaştırma yollarını arayarak tamamlamaktır.

Sonuç olarak konu dışı gibi gözükse de ben bunu söylemek istiyorum şu üç günlük dünyada birbirimizi kırmadan,hesabımız olmadan,çıkarsız, lütfen birbirimizi sevelim,sayalım

sevgiyle kalın ❤




Kurban Bayramı, Kurban ve Kur'an

Toplumumuzun yüzde doksan dokuzu Müslüman diye biliyoruz. Ancak ülkemizdeki Müslümanların, İslam'ın temel kavramları hakkında doğru ve d...