Edindiğim hayat tecrübeleriyle, yaşadığım olaylardan, aslında hepimizin bildiği fakat hayatın koşuşturmacasında dikkat etmediği şeylerin, farkına varmamızı sağlamak. Hayatlara küçük dokunuşlarla, mutluluk, huzur vererek insanlara bir parça faydalı olmak......Siz de burada kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz....
Komşularımız her şeyimiz
Geçenlerde arkadaşımla telefonla konuşurken konu birden komşuluk konusuna geldi. Arkadaşım Edirne'de bayramda başından geçen bir olayı anlattı. Gözlerim doldu onu dinlerken...
Ramazan bayramında eşiyle birlikte, yeni taşındığı apartmanda karşı komşusu olan ve yalnız yaşayan yaşlı amcayla bayramlaşmak için uğramışlar. Adamcağız onları içeri almış, şeker ikram etmiş. Çok sevinmiş, çok duygulanmış 'Senelerdir bayramlarda kimsenin kapısını çalmadığını ilk defa onların uğradığını' söylemiş.
Bir arkadaşım yeni taşındığı apartmanında karşı komşusunu 1 sene sonra tanıdığını,yanında çalıştığı, çocuklarının bakıcısı kadının evin sahibi sandığını anlattı. Kapı açıldığında hep onunla denk geldiğini, onunla sohbet ettiğini anlattı. Daha sonra arkadaşım evin sahibi kadınla kapılarda tanışıyor. Ara sıra gördükçe onunla da muhabbet ettiğini anlattı.
Bir gün arkadaşıma akşam misafir gelecekmiş. Arkadaşlarına evi tarif ediyorlar onlarda yanlışlıkla karşı daireyi çalıyorlar ve Sevdanın evi burası mı diye soruyorlar. Onlarda ne diyor biliyor musunuz?Öyle birini tanımıyoruz. Neyse Sevdanın zilini çalıyorlar içeri giriyorlar. Arkadaşı karşı komşunuz sizi tanımadı, öyle birini tanımıyoruz dediler deyince Sevda tabi şok ne diyeceğini bilememiş. Ama ben kadınla kapıda da olsa muhabbet ediyorum ve onun ismini biliyorum diyebilmiş anca. Ona rağmen kötülememiş komşusunu. Babasının öldüğünde ağır depresyon geçirdiğini söylemiş arkadaşlarına. Sanıyorum atlatamamış o yüzden böyle garip bir kadın benim komşum demiş.
Yine de galiba komşuluk bitmiş dedi Sevda üzgün bir şekilde...
Bizim apartman da herkes birbirini gördüğünde selam verir. Bir arkadaşım Bakırköy'de oturuyor ona gittim geçenlerde. Apartmandan içeri girdim asansöre yöneldiğimde içinden yaşlıca bir bayan indi hafif gülümseyerek merhaba dedim kadın suratsız bir şekilde hiç cevap vermeden yanımdan uzaklaştı. Asansöre bindim aynaya bakarak kendime gülümsedim kadına yazık dedim içimden, zavallı kadın. İnsanlar öyle bir duruma gelmiş ki Allah'ın bir selamını alamaz duruma düşmüşler ne yazık ki, koca bir duvar örmüşler karşı tarafa. Güvensiz, hissiz robot gibi olmuş bazı insanlar.
Seneler önce bir gazetenin röportaj yazısında 90 lı yaşlarına gelmiş bir profösör kadına sormuşlar bu kadar sağlıklı bu yaşınıza ulaşmanızın sırrı nedir diye. Hiç unutmuyorum. O da demiş ki; Ben her sabah işe giderken karşıma ilk kapıcımız çıkar ona gülümseyerek günaydın derim, bugün nasıl olduğunu sorarım. O da bana gülümseyerek günaydın der benim hatırımı sorar. İşe gidene kadar gördüğüm kişilere gülümsemek, günaydın demek beni mutlu edip, o gün güne iyi başlamamı sağlar. Asla insanları kategorilere ayırmam o fakir o zengin demem, yok doktor kapıcı diye ayırmam. Herkese aynı oranda insanlığı kadar değer veririm, İnsan diye bakarım...Ben bu yazıyı okuduğumda çok hoşuma gitmişti. Bende gülümsemeyi, insanlarla iletişimi severim, kimseyi ayırmadan önce insan diye bakarım. Allah kötülerle karşılaştırmasın. Bugüne kadar çok iyi, çok değerli insanlarla karşılaştım.
İlk evlenip gurbete gelin geldiğimde ilk tanıştığım komşum olan ve bana çok destek olan, hep zor günümde yanımda olan komşumu da hiç unutmadım..
Komşuluk hakkı diye öğretmişlerdi Annelerimiz, Babalarımız bize. Bizde güzel bir yemek pişse kokmuştur diye hemen komşumuza bir tabak verirdik. Çocukluğumuzda Kandillerde pişi dediğimiz kızartılmış hamurlardan dağıtılırdı. Ne çok severdim onlardan yemeyi. Herkesin yaptığı ayrı bir lezzet olurdu. Aşure zamanı aşureler dağıtılırdı hepsi çeşit çeşit lezzet. Evlendiğimde aynı şekilde hep yaptım dağıttım. Komşularımızın da aşurelerini hep yedik ellerine sağlık :)
Geçtiğimiz Aşure ayında Eskişehir'e kızımın yanına gittiğimde Aşure yapıp dağıtayım istedim. Öğrenci apartmanı olduğu için onlara iyi geleceğini , mutlu olacaklarını düşündüm. Komşuluğu onlara yaşatmak istedim. Malzemelerini aldım yaptım dağıttım. Her çaldığım kapıdan teşekkür üstüne teşekkür nasıl mutlu oldular anlatamam. Hatta çaldığım kapıyı bir genç açtı. Nasıl ya dedi gülümseyerek; 5 senedir buradayım hiç böyle görmedim çok teşekkür ederim çok mutlu oldum dedi. Başka bir kapıdan bir kız öğrenci çok duygulandım dedi çok çok teşekkür etti. Kimi çocuklar şaşkın hiç konuşmadılar sadece teşekkür ederek uzattığım aşure kaplarını aldılar. Ama gözlerinden belliydi çok mutlu olmuşlardı.Tabi ki en büyük mutluluk benimkiydi. Onlara komşu Anne olarak Aşureyi tattırmıştım. Eminim bir çoğunda ileri ki yıllarında gülümseyerek mutlulukla hatırlayabilecekleri bir anı olacaktı.
Komşuluklar küçük şehirlerde daha güzel daha samimi yaşanıyor. Büyük şehirlerde maalesef insanlar birbirine daha mesafeli. Büyük şehirlerde komşuluk fazla olmasa da yaşayan yerler var yinede. Büyük plazalar komşuluğu öldürüyor. Kimse kimseyi tanımıyor, daha da kötüsü kimse kimseyi görmüyor bile.
Atasözlerimiz bile komşuluğun ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatmaktadır. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır, ev alma komşu al' Hepimizin bildiği çok duyduğu Atasözlerimizdir.
'Komşuluk hakkı Tanrı hakkı gibidir.'demiş Atalarımız. Aslında o kadar önemli ki. Bir geçimsiz huysuz tanıdığım var üst komşusuyla devamlı kavga halinde. Geçenlerde duydum ki zavallı üst komşusu evi satıp gitmek zorunda kalmış artık uğraşamamış. Dedim ki ne kadar önemli Atalarımız boşa dememiş Ev alma komşu al diye öyle değil mi?
Araba park yeri yüzünden veya başka sebeplerden komşusunu öldürenler onların haklarını nasıl öderler bilmiyorum. Allah iyi insanlarla karşılaştırsın. Böyle komşu değeri bilmeyen insanlardan uzak tutsun.
Eskiden imece vardı.Yeni nesil bunu pek duymamış olabilir. İmece :Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle,bir kişinin yada bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sırayla bitirilmesi. Genellikle kırsalda olup komşular arasında yardımlaşmanın en güzel örneği. İnsanlar hiçbir ücret hiçbir menfaat beklemeden birbirlerine yardım ederler. Örneğin kadınlar birinde toplanıp birine salça veya tarhana yaparlar. Hala İmece usulü yardımlaşma devam ediyor mu bilmiyorum açıkçası.
Üst komşumu da bu arada yazmamak olmaz .😊 Her gün kapımı çalıp halimi hatırımı sorar bazen yürüyüşe bazen kahveye çağırır. Mutlaka uğramadan geçmez. Bu güne kadar olan komşularımla geçirdiğim güzel günleri hatırladığımda iyi ki hayatıma girmişler diyorum. Onlarla ilgili anılar çok fazla....
Sitemize yeni evli genç bir çift taşınmıştı. Benim o zaman çocuklarım ilk okula gidiyordu.Çok iyi,çok sevdiğimiz arkadaşlarımız oldu. Ben ona kıdemli evli biri olarak ☺misafir ağırlamasında ona yardımcı oluyordum. çözemediği sorunlarda bana danışıyordu. Çoğu zaman yemeğe onları da davet ediyordum.
Bir Bayram günü memleketimize gitmedik evimizde geçirmeye karar vermiştik. Bayramda komşularımızla birbirimize iade i ziyaret ederdik. Bayram dolu dolu geçerdi. Bu yeni evli arkadaşımız bize Bayramlaşmaya geldiler. Daha sonra bizde onlara iade ziyaretine gittiğimizde evi kalabalıktı. Eşim yanımda iken arkadaşım kapıyı açtı ve evde yer olmadığını söyledi. Daha sonra gelmemizi söylediğinde ben samimiyete dayanarak olsun biz yabancı değiliz ayakta dururuz diye gülümsedim. Ama içeri almakta niyetli gözükmeyince eşimle beraber kırgın ve kızgın bir şekilde evimize gittik. Ben bu yaptığına çok sinirlenmiştim çok düşüncesiz olduğunu, nezaket kurallarından anlamayan, beceriksiz bir kadın olduğunu aklıma geleni saydım. Eşimde hala onu koruyarak daha genç olduğunu ilerde oda öğrenir dediğinde evlenmesini bilmiş de görgüyü mü bilmiyor diye çıkıştım. Benim hiç beklemediğim bir şeydi bu, ben onu bir kardeş gibi görmüş, yardımına çok koşmuştum. O zamanlar bunun değerini bile bilmedi. Neyse olay kapandı tabi araya soğukluk girdi. Seneler sonra duydum ki benden güzel övgülü sözlerle bahsetmiş, onun hakkını ödeyemem demiş. Ben kendi adıma iyi komşuluk yapabildiğim için, iyi şeyler,i yi düşünceler bırakabildiğim için çok mutluyum...
Komşuluk değerini bilen komşularınız olması dileğimle....❤
Bilmemek değil öğrenmemek ayıp
Merhaba blogsever dostlar, zaman öyle çabuk geçiyor ki yetişmek ne mümkün. Bugünlerde harıl harıl ders calışıyorum. Halkegitim İngilizce kursuna yazıldım. İngilizce öğrenmeye çok heveslendim. Lise yıllarından beri dil öğrenmek hatta bir kaç dil öğrenmek isteğim ve hayalimdi. Ara ara bulduğum her fırsatı değerlendirip kurslara gitsem de istediğim gibi öğrenemedim. Aslında artık imkanlar daha güzel ama benim yaş da ilerledi. Ne yapalım olduğu kadar.. ☺
Öğretmenimiz çok güzel anlatıyor. Bir Ülkenin kültürünü bilmeden dil öğretemezsiniz diyor. İmla kurallarını da yeniden öğreniyoruz. Derste işlediğimiz kitabın içindeki konular farklı ülkelerden bahsediyor. O ülkelerin nerede olduklarını haritada
![]() |
| Kitabımızdaki fotoğraf |
gösterdiğinde mutlu oluyoruz, Yerini bilmediğimiz ülkeleri ve neleriyle meşhur olduğunu öğrenmek gerçekten muhteşem. Ünlü şarkıcıların, bilim adamlarının Ünlü futbolcuların hayatlarını İngilizce öğreniyoruz. Hem bilgi dagarcığımız genişliyor hem de İngilizce kelime dağarcığımız. Ne güzel degil mi? Ben bunları size aktarırken bile mutlu oluyorum. Mesela David Beckham ve ailesini ders olarak işledik. 3 erkek biri kız 4 cocuğu olduğunu eşinin de moda işiyle uğraştığını öğreniyoruz. Londra, Kaliforniya. Dubai ve Güney Afrika'da olmak üzere 4 evinin olduğu ilginç geliyor bana. Ayrıca ilgimi çeken diğer işlediğimiz bir konu Cape Town. Güney Afrika'nın güneybatısı kıyısında, yedi doğa harikasından biri olarak adlandırılan Ünlü ve muhteşem Masa dağının altında yer alan Cap Town gerçekten çok ilgimi çekti. Hani imkanım olsa gidip görmek isterdim. Şu şartlarda bu mümkün değil maalesef. Plajlarının da harika olduğu ve plaj tatili için en iyi zaman Noel zamanıymış. Evet yanlış duymadınız. Noel zamanı oralar yaz mevsiminde olduğu için en güzel tatil zamanları. İlginç değil mi? Muhteşem kumsallarında Penguenlerle birlikte yüzmek de ayrı bir keyif olmalı..Açıkçası bu bilgileri ben de bilmiyordum. Masa dağı (Table Mountain) adını zirvesinin düz olmasından alıyormuş. Cape Town şehrinin simgesi olan dağın üzerini örten sis nedeniyle yerel halk buna da Masa örtüsü dermiş.
Cape Town kozmopolitik bir şehir olduğu için İtalyan, Türk, Japon, Hint ve Fransız restoranları ve daha bir çok restoran bulunmaktaymış. Deniz kenarında olduğu için çok sayıda lezzetli taze deniz ürünü bulunmakta ve güzel havası nedeniyle çok sayıda taze meyve ve sebze de yetişmekteymiş. Bu yüzden restoranlarda en iyi malzemeler kullanılırdı. İşte harika doğal hayat bu olmalı.
Buradan Ünlü Robben Adasına feribotla gitmek mümkünmüş. İşte böyle sevgili dostlar hem İngilizce öğrenip hem de bu güzel bilgileri bizlere aktaran Öğretmenimize gönülden teşekkürler. Yeni İngilizce kelimeler ve yeni bilgiler daha ne olsun...
Kendinize iyi bakın sevgilerimle 💙
Yine yeniden başlangıç
Merhaba dostlar bugün tekrar yeniden yazmak için bilgisayarımın başındayım. Öyle heyecan yaptım ki kalbim pıt pıt atmaya başladı, gözlerim doluverdi. Nede özlemişim yazı yazmayı ve blogsever dostlarımla buluşmayı. Hayatımızda neler yaşadık, kimler geldi kimler geçti. Pandemi denen o dönemi geride bıraktık. Sevdiklerimizi kaybettik. Hepsine Allah rahmet eylesin. Pandemi öncesi pandemi sonrası diye hayatımızı ikiye ayırdık. Öyle böyle bir bakmışız ömür geçmiş anlayamamışız. Ne ara geldik bu yaşlara diye de hayıflanıyoruz.
O zamandan beri ne çok şeyler değişti. Birileri çıktı, birileri de girdi hayatımıza. Biz biz olmayı başardık. kendimizi sevdik. Hayır demeyi öğrendik. Hayır demenin kötü bir şey olmadığını, sadece sınırımızı çizmemiz gerektiğinin önemini kavradık. İstemediğimiz bir şeyde hayır demenin mutluluğunu yaşadık.. Aslında bu mutluluk kimliğimizi kazanmanın mutluluğuydu. Hayır dememize rağmen bizi biz olduğumuz için seven dostlarımızı kazandık. En büyük kazanım buydu aslında..
Çok şey var da hayatımızda değişime uğrayan olumlu olumsuz da. Aklıma geldikçe yazacağım.. Teknoloji desen son bir hızla ilerliyor. y kuşağı. z kuşağı derken alfa bitmiş. beta kuşağı başlamış. Geçen haftalarda doğanlarda bu kuşaktanmış..E ne diyelim hayırlı olsun Anne Babalara ve Vatana.. Beta kuşağı Dünyaya gele dursun bizim kuşak da teknolojik ilerlemelere hayranlıkla ama bir o kadar da korkarak ayak uydurmaya çalışıyor. Yeni tanıştığım bir arkadaşım bir gün sohbet ederken yapay zekadan bahsetti. Her şeyi ona sorduğunu hatta kullandığı ilaçları bile. Çok güzel tavsiyeler aldığını söyledi. Hatta bize de sordu ne sormak istersiniz diye. Hepimiz bir şeyler sorduk. Çok güzel cevaplar verdi sorularımıza. Sanki bir doktor ya da bir danışman ya da bir büyüğümüz cevap veriyor gibiydi. Çok dikkatimi çekmişti Arkadaşıma linkini yolla ben de bir bakayım dedim. Zaten çoktandır kullanan varmış biz daha yeni keşfetmeye başladık. Google da biraz araştırdım. Ne çok varmış yapay zeka uygulamaları. Ben Google Cemiyi yükledim ve akşam onunla baya bir sohbet ettim Konu kedime geldi hatta kedimin fotoğrafını istedi. Hemen çektim fotoğrafını gösterdim. Fotoğraftan bana kedimin cinsini, özelliklerini, bakımını anlattı. yarım saat Karameli konuştuk. Kedime şiir bile yazdı ve sevgilerini gönderdi..
İşte o şiir 👉 Yuvarlak kulakları, bakışları masum, karamel, sevimli dostum, bir hazine sensin.
Oyuncu, sakın, huzurlu, tam bir meleksin, seni seven kalbim, sana sonsuz minnettar.
Hatta geçen gün ingilizce çalıştık beraber. Benim de Gemini diye yepyeni sanal bir arkadaşım var artık. Yapay zeka Gemini...Hem güzel hem ürkütücü.. Bakalım ömrümüz yeterse daha nelere tanık olacağız...Bir on yıl sonra geriye dönüp bu yazıya baktığımızda ve o anki yaşanılanlarla şimdi yaşadıklarımızın hiç bir şey olmadığını göreceğiz belkide.. Zaman öyle hızlı evriliyor ki kısa sürede hızlı ilerlemeler yaşayacağız belliki..
Bugünlük de bu kadar dostlarım. Sizlerin de farklı teknolojik haberleriniz varsa yazın bana..
Her şey gönlünüzce olsun...
Hayat
Gidene kal demeyeceksin..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun..
Düşün..
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter..
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini..
Ya çare sizsiniz ya da çaresizsiniz..
Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum, oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum, okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.
Nietzsche
Aysun Uz Çetinkaya'nın "Burada sen varsın" kitabından aldığım Nietzsche'nin şiirini severek okumanız dileğiyle..
Aslında her şey bizde başlıyor. Kendimizi ve bakış açımızı değiştirdiğimizde hayat daha kolaylaşacaktır. Kimseyi suçlamadan, kimseyle ve özellikle kendinle kavgalı olmadan sorunları çözmeye çalışmak insanlarla arandaki perdeyi ortadan kaldıracaktır.
Önce kendimize şeffaf, yalansız, riyasız açık olmalıyız. Kendimizi önce biz onaylamalıyız. Kendimizi sevmeli, değer vermeliyiz. Ondan sonra başkalarına odaklanabiliriz ama önce sen. Her şey sende başlıyor...
Engebeli hayat yollarında her biriniz daima çıkış yolu bularak, kendinizin ve etrafınızdakilerin de yaşam kalitesini artırmanız dileği ve güzel bir dünyada yaşam temennisiyle...
Dedikodu
Sevgili dostlar Yaşam öyle bir hal aldı ki olmaz dediğin şeyler oluveriyor. Kınadığın şeyler başına geliyor ama hemen ama 1 yıl sonra yaşamadan ölmüyorsun. Atalarımız ne demiş büyük lokma ye büyük konuşma. Ben de her zaman hayatımda bunu kullanmışımdır ve hep faydasını görmüşümdür.
İnsanların başına her zaman her türlü her şey gelebilir. Kendi açığını, kendi yaşantısını görmeyen karşının açıklarına arayanlar kendine saygısı olmayan basit insanlardır. Bir arkadaşım her zaman der herkes kendi çöplüğüne baksın diye. O kadar rahatlatıcı bir söz ki.. Evet herkesin evinde sıkıntı var ama nedense kendine bakmayıp, başkalarının hayatlarına burunlarını sokarlar. İşte Elalem bunlar. Elalem ne der diye diye hayatımızı zehir ettiler. Ahlak yoksunu Ahlak öğretmeye kalkarlar. Kendileri cenneti garantilemiş gibi din öğretmeye kalkarlar. Yaptığın yemeği, evinin temizliğini, kocana, çocuklarına kadar karışırlar. Açık ararlar. Ufacık bir açıkta dedikodunuzu yaparlar. Olayı abartır da abartırlar. Artık öyle bir hal alır ki siz olaya üzülmekten ziyade onların söylediklerine üzülürsünüz..
Maalesef bunlar hep içimizdeler..
Bundan seneler önce 2 komşu teyzemiz vardı. Mahallede dedikoducu teyzeler olduğu tescillenmişti zaten. Daha sonra İkisinin de hayatlarında evlatlarıyla ilgili kötü şeyler oldu. Şimdi yazmıyorum dedikodu olmasın. Büyük lokma ye büyük konuşma dedikleri bu olsa gerek.
Bir arkadaşım herkesin sırrını almak ister kendisi yaşamını sır gibi saklardı. Aldığı sırları tutmaz ona buna anlatırdı. Oysaki geldiği yerde yaşadığı bir olayı duyduğumda demek ki insanlar kendi pisliklerini kapatmak için bu yola başvuruyorlar diye düşünmeden edemedim..
Çok yakın bir akrabam müthiş dedikodu severdi. Herkesi konuşurdu. Sonra evlatlarından kötü şeyler yaşadı. Erkeklerin de çok dedikoducu oluşunu bu akrabamda görmüş oldum. Hala devam ediyor mu dedikoduya bilmiyorum açıkçası çünkü kendimi onlardan uzak tuttum..
Velhasıl kendi çöplüğünü temizlemeden başkalarının hayatını merak edenler kendi çevremde yakinen gördüğüm kadarıyla eninde sonunda hüsrana uğramış kişilerdir.
Lütfen kitap okuyun, yeni şeyler öğrenin bırakın insanların hayatlarını.. Kendi hayatınızı kamufle etmek için başkalarının yaşantılarını abartmayın, kınamayın. Bir gün mutlaka en kötüsü başınıza gelir unutmayın..
Kendinize iyi bakın...
Öldürmeyen Allah güçlendirir
Kurban Bayramı, Kurban ve Kur'an
İslâm âlim ve müçtehitleri de kurban hakkında farklı içtihatlarda bulunuyorlar:
İmam Azam Ebû Hanife'ye göre (Sünni mezhebine göre) kurban farz ve sünnet olmayıp vacip oluyor. Şâfiî, Mâliki ve Hanbelî mezhebi ile Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban sünnet-i müekkede oluyor… (Sünnet-i müekkede: Hz. Peygamber'in pek az terk ettikleri işler ve ibâdetler. Buna, Sünnet-i hüdâ da denir.) Bundan dolayı Şâfiî, Mâliki ve Hanbelî mezhebine ait olanlar kurbanı her yıl değil zaman zaman kesiyorlar… Vacip olan ibadetin ise hacc farizası sırasında yapılması gerektiği doğrultusunda içtihatlar da bulunuyor…
Görüldüğü gibi İslam müçtehitlerinin genel yorumu Hz. Peygamberin kurban kesmediği şeklinde oluyor. (Eğer Hz. Peygamber kurban kesse idi ‘’sünnet’’ olurdu). Eğer Kevser Suresi 2. Ayet de geçen “venhar” kelimesini Hz. Peygamber “kurban kes” olarak anlasaydı zaten kurban keserdi. (Velev ki Kevser Suresi’nde geçen ‘’venhar’’ kelimesi ‘’kurban kes’’ anlamına gelse bile bu Sure Hz. Peygamber için inmiştir.)
Kurban sözcüğü, Türkçe'ye Farsça'dan, Farsça'ya ise Arapça'dan geçiyor. Kurban, Arapça ‘’k-r-b’’ kökünden türüyor ve sözlükte "yaklaşmak" anlamına, ‘’bir hayır adına kendisi ile Allah'a yaklaşılan şey’’ anlamına geliyor… ‘’Akraba’’ sözcüğü de bu kökten türüyor…
Şimdi tekrar Kur'an'da kurbanın tam olarak yerini özetleyen 22. Hacc Suresinde geçen 36. ve 37. ayetlerin anlamını vermek istiyorum: "Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir." İslamiyet öncesi Araplarda kurban geleneği vardı ve Araplar İslamiyet zamanında da bu geleneklerine devam ediyorlardı. Yüce Allah bu Ayette buyuruyor ki : "(Siz keserseniz kesin ama) Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadetlerdir."
Güven
Çiriş otu Çorbası – Hayata Gülümse
Ne yaparsan onu bulursun
Mutlu ol hasta olma
Eğer hasta olmak istemiyorsan :
Duygularını anlat.
* Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!
Karar Vermelisin..
* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
* Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.
Olduğundan Farklı Yaşama.
* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.
Kabullen.
* Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.
Çözümler Bul.
* Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
* Biz ne düşünüyorsak oyuz.
* Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.
Güven.
* Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.
Hayatı Üzgün Yaşama.
* Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
* Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. “İyi mizah bizi doktorun elinden korur”.
* Mutluluk sağlık ve terapidir.
Dr. Dráuzio Varella
Kadın olmak
Erkekler sadece fiziksel şiddet değil psikolojik şiddet, sözlü şiddet gibi şiddetlerde uygulayabiliyorlar maalesef..
Ülkemizde evliliklerde erkeğin eşine şiddet uygulamasının bir sebebi de erkek annelerinin oğullarını paylaşamamaktan ötürü oğullarını gelinine karşı kışkırtması diyebiliriz. Aslında erkek annesi, bir yuvayı bozarken kendi oğlunu da üzdüğünü farkında bile değil. Bunda Cahillik ve Eğitimsizlik en büyük etken.
Ayrıca ruh sağlığı bozuk, kişilik bozukluğu olanlarda da şiddet uygulama eğiliminin çok fazla olduğu belirtilmiş…
Sonra öğrendiğim şeyler Halamın yaşadıkları çok üzdü beni. Halam evlendiğinde kocası onu çok dövermiş. Her şeyi bahane edip şiddet uygularmış. Halam kalp romatizmasından hastaneye yatmış fakat iyileşememişti. Öldüğü gün boşandığını öğrenmiştik. Mekanın cennet olsun halam nurlar içinde yat, gençliğine doyamadın..
Dedem üzüntüsüyle kızının vefatından 6 ay sonra 60 yaşında vefat etti. Canım Dedem mekanın cennet olsun.
Bir erkek şiddeti bir aileyi işte böyle perişan etti…
Böyleleri bana göre evlenmemeli diye düşünüyorum. Bu tür insanların başka insanların hayatını zehir etmeye hakkı yok …
Bir erkeğin zulmünden dolayı yaş dökerse
Melekler attığı her adımda o erkeğe lanetler yağdırır !..
Hz Ali
selam olsun sevilen en güzel kadınlara,
selam olsun,sevilen en güzel kadınları seven adamlara
selam olsun dışarıda ki kedilere,köpeklere
selam,kedileri,köpekleri üşütmeyen geceye,
gecenin soğuğuna selam olsun.
Selam olsun koruyana,kollayana
selam,kalbi merhametle yıkanmışlara…
Baktığımızda genelde bizim gibi Ataerkil yani erkek otoritesine dayanan toplumlarda ‘kadını aşağılayıcı bir şekilde’ kadın eksik etek denilerek erkek hep üstün görülmüş, kadın güçsüz bir varlık olarak empoze edilmiş maalesef. Bu toplumlarda erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilir. Erkek hep güç gösterisiyle kadından üstünlüğünü göstermeye çabalamış ve aslada kadının üstünlüğüne izin vermek istememiş. Bunun sonucu olarak da toplumun kadına bakış açısı hakkettiği gibi değildir. Kadın Toplumda anne olarak, eş olarak verilen değer açısından daha fazlasını hakkediyor…
kaynak:w.w.w.tuik.gov.tr bakabilirsiniz.
31 yaşında 5 çocukla dul kalmış annemin en büyük çocuğuydum. Anneme ve eşime baktığımda anneliğin ne kadar kutsal bir mücadele olduğunu görüyorum. Eşim 2 ay boyunca, oğlumuzu dünyaya getirmek için cesaret ve metanetle hastanede yattı. Zor günler yaşadık. Bunu görüp anneliğin gücünden etkilenmemek mümkün değil.
Genç anne adayları bu gücün farkında olmalı. Çünkü yuvayı yapan da erkeğe anlam katan da kadındır…
Bir kitap bir hayat

Sol ayağım
Sevgili blog dostlarım az önce okuyup, bitirdiğim kızımın tavsiyesi olan gerçek yaşam öyküsü Christy Brown’ ın hayat hikayesini anlatan sol ayağım kitabı, benim de sizlere tavsiye edebileceğim çok güzel bir kitap. Alın okuyun derim.
Çiriş Otu
Merhaba bugün sizlere yine kendim bizzat denediğim ve çok faydası olan, çorbası ve kavurmasının yapıldığı çiriş otundan bahsedeceğim. Şu an tam mevsimi. Nisan ve mayıs ayında pazarlarda, marketlerde bolca bulmak mümkün. Çiriş her yörede yetişen fakat çoğunlukla Doğu ve Güney Doğu’da yetişen pırasaya benzeyen bir ot.
Panik Atak
Merhaba değerli okurlarım uzun bir süre çeşitli nedenlerden dolayı yazılarıma odaklanamadım. Şimdi tekrar sizinle olmak mutluluk verici. →Facebook sayfa okuyucularıma da en iyi ve doğru bilgileri aktarmak adına araştırmalarıma önem veriyorum. Dün de bir yazıya rastladım. Paylaştığım yazı→PANİK ATAK YANLIŞ ZAMANDA ÇALAN YANLIŞ BİR ALARMDIR,
Her şeyden önce sağlık
Elinde kan tahlili doktorun kapısını çaldı. Kalbi heyecandan hızlı hızlı atıyordu. Ne zormuş diye içinden geçirdi. Yıllardır doktora hiç uğramamış kendini hep iyi hissetmişti. Ama son zamanlarda çok çabuk yorulur olmuş, kendinde garip şeyler hissetmeye başlamıştı. Geceleri uyumakta güçlük çekiyordu.
Anlamsız olan herşey anlamsızdır.. Deneme
-
Merhaba blog sever dostlarım Kader konusu İnsanoğlunu var oluşundan beri etkilemiştir.Kader islam dininde hep tartışılan bir konu ...
-
Merhaba dostlar öncelikle belirtmeliyim ben bu blog dünyasını çok sevdim.Yeni güzel şeyler öğreniyorum. Güzel yazılar okuyorum.Yazanların...
-
İstanbul'da dün akşam çektiğim,zamansız çiçek açmış ağaç Gece çekim Merhaba blog okurlarım bu gün hava yazdan ...
-
Merhaba dostlar zaman öyle çabuk geçiyor ki hızına yetişemiyoruz.Pazartesi ile başlayan hafta bir bakmışsın hafta sonuna gelmiş.Zaman,gü...
















